1475’te Osmanlı hâkimiyetine giren Kırım 300 yıl sonra 1774’te kaybedilmişti. Osmanlı yönetimi Kırımgibi bir Müslüman toprağının kaybedilmesini hiçbir zaman kabul etmedi. Kırım’ı geri almak için Ruslar’la defalarca savaşa girdi. Ama hepsini kaybetti. Aradan asırlar geçmesine rağmen Ukrayna’daki karışıklık dolayısıyla Kırım tekrar gündemde.
Kırım’ın kaybı
1768’de Rusya’yla Osmanlı Devleti uzun sürecek bir savaşa girdi. Osmanlı yönetimi, 1736-1739 savaşında Kırım’ın Rus işgaline uğraması sebebiyle Kırım’ı, Tatarlar’ın tek başlarına savunamayacağını gördüğünden burada bir seraskerlik oluşturmuştu. Ruslar’ın Kırım’a gireceği Or Kapı adlı geçit, buranın müdafaası açısından son derece önemliydi. Bu savaşta Kırım seraskeri olarak görevlendirilenSilahdar İbrahim Paşa’nın, Or Kapı’nın müdafaası için harekete geçmesi, Tatarlar tarafından geciktirildi, Osmanlı ordusu yoldayken de Or Kapı’daki kalede bulunan Tatarlar bu önemli geçit noktasını Ruslar’a teslim ettiler. Buradan rahatlıkla geçen Rus kuvvetleri Kırım’ı kısa zamanda işgal edip, Osmanlı ordusu komutanı İbrahim Paşa’yı da esir alarak, Petersburg’a götürdüler.
Ruslar, Kırımlılar ile çeşitli müzakereler yapmışlar, yayınladıkları bildirilerle de onlara, Kırım’a doğru ilerleyen Rus kuvvetlerine karşı gelmedikleri takdirde bağımsızlıklarını vereceklerini vadetmişlerdi.
Küçük Kaynarca Antlaşması
1768-1774 savaşı esnasında zaman zaman barış görüşmelerine teşebbüs edildiyse de bir netice alınamamıştı. 1774’te ölen Üçüncü Mustafa’nın yerine tahta çıkan Birinci Abdülhamid, bir şeyler yapmak istediyse de cephelerde mağlubiyetler devam etti. Büyük askeri başarılarına rağmen Ruslar da kendi iç meselelerinden dolayı barış istiyorlardı. İki devlet arasında 21 Temmuz 1774’te imzalanan Küçük Kaynarca Antlaşması’nın en ağır maddesi Kırım’ın bağımsız bir statüye sokulmasıydı. Osmanlı padişahının halife olarak Tatarlar’ın dini lideri olmasının dışında Kırım’la bir bağı kalmamıştı. Bu durum gelecekteki bir Rus işgalinin de habercisiydi.
Aynalıkavak Tenkihnâmesi
1777’de Şahin Giray’ın Çariçe İkinci Katerina’nın desteğiyle han olmasından itibaren Kırım, Rusya’yla iyice yakınlaştı. Kendisine karşı çıkan isyanla baş edemeyen Şahin Giray, hanlığı Ocak 1778’de Selim Giray’a devretti. Aslında bu Osmanlı Devleti’nin de desteklediği ve başarıya ulaşan bir darbeydi ama Ruslar’ın desteklediği Şahin Giray hanlık davasından vazgeçmedi. Şahin Giray, kısa bir süre sonra Rus askerinin desteğiyle, ikinci defa han oldu.
Yeni bir Osmanlı-Rus savaşı çıkmak üzereyken Fransızlar’ın araya girmesiyle 21 Mart 1779’da Aynalı-kavak Tenkihnâmesi imzalandı. Bu antlaşmayla Kırım bağımsız bir devlet olacaktı. Ruslar da Kırım’daki askerlerini çekeceklerdi. Osmanlı yönetimi de Şahin Giray’ın hanlığını tanıyacaktı.
Kırım’ın işgali
Şahin Giray’ın ikinci hanlığı,çoğu kanlı bir şekilde bastırılan isyanlara rağmen beş sene sürdü. 1782’de Halim Giray liderliğinde başlatılan isyan ise beklenenden daha fazla destek buldu ve Şahin Giray, ancak Ruslar’a sığınarak canını kurtarabildi. Fakat General Potemkin komutasındaki Rus ordusunun desteğiyle 1782 yazında üçüncü defa Kırım hanlığına getirildi. Ancak üçüncü hanlığı döneminde Şahin Giray, Rus General Potemkin’in kuklasıydı. Potemkin, bir yolunu bulup Kırım’ı doğrudan Rusya topraklarına katmak istiyordu. Bunun için yarımadada askerî yığınaklar yapıyordu, ancak uluslararası dengeler uygun olmadığından bu isteğini yerine getiremiyordu. Nihayet 1783 Nisan’ında yayınlanan bir beyannâme, Potemkin’in hayallerinin gerekçe olmasının kapısını araladı. Çariçe Katerina adına yayınlanan beyannâmede Kırım’ın fiilen işgal edilmesinin gerekçeleri sıralanıyordu. Potemkin büyük bir memnuniyetle tekrar Rus ordusunun başına geçti ve kısa bir sürede Kırım’ı fiilen işgal etti. Bu işgalle birlikte kukla han Şahin Giray hanlığından, Kırım ise bir daha elde edemeyeceği bağımsızlığından oldu.
Yeni bir savaş göze alınmadı
Osmanlı yönetimi Kırım’daki bu durumu kabullenmek istememiş, ancak yeni bir savaşı da göze alamamıştı. Osmanlı Devleti, 1784’te imzalanan ve Kırım senedi denilen üç maddelik antlaşmayla yarımadadaki Rus hâkimiyetini tanıdı fakat Kırım’ın tekrar geri alınması hep bir ideal olarak yaşatıldı.
Kırım’ı kurtarın
Birinci Abdülhamid döneminde Kırım’ı geri almak için hep fırsat kollandı. Halk Kırım’ın kurtarılmasını istiyordu. Avusturya ile Rusya ise Osmanlı topraklarını paylaşmak için ittifak yapmışlardı. Sonunda 1787-1792 yılları arasında Osmanlılar ile Avusturya ve Rusya arasında beş yıl sürecek bir savaş çıktı. Avusturya cephesinde düşman durduruldu. Ancak Rus orduları Osmanlı birliklerini arka arkaya mağlup etti.
Üçüncü Selim
Savaş devam ederken 1789’da tahta Üçüncü Selim çıktı. Genç padişah, tahta çıktığı ilk günlerden itibaren savaşı sürdürmedeki kararlılığını gösterdi. İstanbul’da taht değişikliğinin kargaşası yaşanırken Rus ve Avusturya orduları cephedeki konumlarını güçlendirdiler. 1790’da Avusturya hükümdarı İkinci Josef’in ölümü ve yerine İkinci Leopold’ün geçmesi savaşın gidişatını tamamen değiştirdi. Yeni imparator, Osmanlı devleti ile 1791’de Ziştovi Antlaşması’nı imzalayarak savaştan çekildi. Avusturya’nın savaştan çekilmesine rağmen Rus birlikleri önemli başarılar kazanmaya devam etti. Ordu ve halk savaşa devam edilmemesi taraftarı olunca, Üçüncü Selim sulh görüşmelerine başladı. 10 Ocak 1792’de Yaş’ta akdedilen Osmanlı-Rus barış anlaşmasına göre, Ruslar işgal ettikleri bazı toprakları bırakmışlar ancak Osmanlı yönetimi de Ruslar’ın Kırım ve Gürcistan’daki hâkimiyetlerini tanımak zorunda kalmıştı.
Kırım’ın fethi
Kırım Hanlığı’nda, kurucusu Hacı Giray’ın 1466’daki ölümünden sonra oğulları arasında taht mücadeleleri başlamıştı. Şirin Beyi Eminek, Cenevizliler’e karşı Osmanlılar’dan yardım istedi. Bu fırsatı değerlendiren Fatih, 1475’te Gedik Ahmed Paşa komutasındaki bir donanmayı Kırım’a gönderdi. Cenevizliler’in elindeki Kefe ve Kırım’ın sahil kesimi ele geçirildi.
Kırım Tatarları
Kırım Tatarları, Osmanlı Devleti’nin en önemli güçlerindendi. Özellikle Akıncılar’ın ortadan kalkmasından sonra bu boşluğu Kırım Hanlığı’nın kuvvetleri doldurdular. Kuzey seferlerinde ve 1683’ten sonraki Viyana bozgun yıllarında önemli roller oynadılar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder