Arkadaşlar olsun, okuyucular olsun, “Herkes siyaset yazıyor, sen neden yazmıyorsun?” diye soruyorlar.
Vereceğim cevap sordukları sorunun içerisinde zaten var: Herkes yazıyor o yüzden...
Türkiye’nin güncel konularını bir hatırlayalım: Anayasa değişikliği meselesi, Alman Başbakanı Merkel’in Türkiye’deki temasları yahut Moskova metrosunu kana bulayan terör saldırısı, vesaire, vesaire... Bu konular hakkında köşelerde hemen her gün kıymetli fikirler beyan buyuruluyor, hepimizi irşad oluyoruz, bendeniz de dolayısıyla fazlalık etmemek için başka bahislerde kalem oynatmaya çalışıyorum. Kültür, tarih, edebiyat, vesaire gibi konularda ama bu konuların geçmişinde değil, güncellerinde...
İşte, sizlere böyle bir konu: Üniversitelerimizde “Şer’iye Sicilleri” üzerinde yapılan son çalışmalar ve sıra sıra edisyon kritikler...
Önce “Şer’iye Sicili” ve “edisyon kritik” ne demektir, onu anlatayım:
“Şer’iye Sicili” yahut “kadı sicili”, eski asırlardaki mahkeme kayıtlarıdır. Eski devrin şehir yahut kasaba kadıları, baktıkları davaları ve verdikleri kararları davacının, davalının ve şahitlerin isimleriyle kaydetmişler, bu kayıtlar zamanla binlerce cildlik hacme ulaşmıştır.
HEPSİ TEK NÜSHADIR
Siciller, bundan birkaç yüzyıl önceki sosyal hayatı ve âdetleri araştırmak için birinci dereceden, çok önemli kaynaklardır. Kadı sicillerinin herbiri tek nüshadır, yani kadı efendi ne yazmışsa o kalmıştır ve kayıtların başka bir kopyası yoktur.
Matbaanın olmadığı devirlerde kaleme alınmış olan elyazması eserlerin metinlerinin karşılaştırılmasına da “edisyon kritik” derler. Ama bu iş, tek bir kitaptan değil, eserin değişik nüshaları üzerinde çalışılarak yapılır. Asırlar öncesinin yazarı bir eser kaleme almış, kitabın zamanla başkaları tarafından kopyaları çıkartılmış ama bu iş yapılırken metinde bazı farklar meydana gelmiştir. Meselâ bir kelime yahut isim yanlış yazılmış veya değişik kaydedilmiş, hattâ araya ilâveler de konmuş olabilir.
Edisyon kritik, eserin “müellif hattının” yani yazarının elinden çıkmış nüshasının bulunmadığı durumlarda, bütün nüshaları karşılaştırarak asıl metne ulaşmaya yarar.
Üniversitelerimizde, son senelerde şer’iye sicilleri üzerinde yapılan tezlerin neredeyse tamamının başlığında “Filân yerdeki falan numaralı şer’iye sicilinin transkripsiyonu ve edisyon kritiği” diye bir ifade yeralıyor. “Tek” olan ve metni yeni harflere nakledilen şeriye sicilinin birkaç nüshası varmış ve bu nüshalar üzerinde çalışılıp asıl metne ulaşılmış gibi işin tâââ başından sonuna kadar hatalı bir ifade...
NÂZ UYKUSUNDAKİ HOCALAR
Tezlerdeki bu başlıklar birtek şeyi göstermektedir: Tezi yapan öğrencinin “edisyon kritik” kavramından bîhaber olduğunu ve hocasının da mışıl mışıl uyuduğunu yahut onun da edisyon kritiğin ne demek olduğunu almış olduğu akademik unvâna rağmen bilmediğini, öğrenemediğini!
Her vilâyette bir veya birkaç üniversite açar ama o üniversitelere işinin erbâbı ve konusuna hâkim doğru dürüst hoca yetiştiremezseniz, kadı sicillerinin edisyon kritiğini yaptığını zanneden böyle bir mezunlar güruhuna ve önüne gelen tezin kapağını açmaya bile zahmet buyurmayan yardımcı doçent, doçent, profesör, vesaireye sahip olursunuz.
Geçmiş zamanın kadı efendileri kendi eserleri olan siciller üzerinde yüzyıllar sonra bu şekilde çalışılacağını tahmin edebilselerdi, zamânımızın ulemâsı için kimbilir ne kararlar verirlerdi!Doğru dürüst ve ciddî bir şer’iye sicili yayınını merak edenler için bir kaynak söyleyeyim: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi “İSAM” tarafından 40 cild olması planlanan İstanbul sicillerinin ilk beş cildi yayınlanmıştır. Önceki nesillerimizin birbirleriyle neden mahkemelik olduklarını öğrenmek isterseniz, bu sicilleri okuyabilirsiniz.
Murat Bardakçı
(Habertürk, 31.03.2010)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder