17 Şubat 2014 Pazartesi

Osmanlı devleti Kırım'ı kaybedeli 240 yıl oldu

1475’te Osmanlı hâkimiyetine giren Kırım 300 yıl sonra 1774’te kaybedilmişti. Osmanlı yönetimi Kırımgibi bir Müslüman toprağının kaybedilmesini hiçbir zaman kabul etmedi. Kırım’ı geri almak için Ruslar’la defalarca savaşa girdi. Ama hepsini kaybetti. Aradan asırlar geçmesine rağmen Ukrayna’daki karışıklık dolayısıyla Kırım tekrar gündemde.

Kırım’ın kaybı

1768’de Rusya’yla Osmanlı Devleti uzun sürecek bir savaşa girdi. Osmanlı yönetimi, 1736-1739 savaşında Kırım’ın Rus işgaline uğraması sebebiyle Kırım’ı, Tatarlar’ın tek başlarına savunamayacağını gördüğünden burada bir seraskerlik oluşturmuştu. Ruslar’ın Kırım’a gireceği Or Kapı adlı geçit, buranın müdafaası açısından son derece önemliydi. Bu savaşta Kırım seraskeri olarak görevlendirilenSilahdar İbrahim Paşa’nın, Or Kapı’nın müdafaası için harekete geçmesi, Tatarlar tarafından geciktirildi, Osmanlı ordusu yoldayken de Or Kapı’daki kalede bulunan Tatarlar bu önemli geçit noktasını Ruslar’a teslim ettiler. Buradan rahatlıkla geçen Rus kuvvetleri Kırım’ı kısa zamanda işgal edip, Osmanlı ordusu komutanı İbrahim Paşa’yı da esir alarak, Petersburg’a götürdüler.

Ruslar, Kırımlılar ile çeşitli müzakereler yapmışlar, yayınladıkları bildirilerle de onlara, Kırım’a doğru ilerleyen Rus kuvvetlerine karşı gelmedikleri takdirde bağımsızlıklarını vereceklerini vadetmişlerdi.

Küçük Kaynarca Antlaşması

1768-1774 savaşı esnasında zaman zaman barış görüşmelerine teşebbüs edildiyse de bir netice alınamamıştı. 1774’te ölen Üçüncü Mustafa’nın yerine tahta çıkan Birinci Abdülhamid, bir şeyler yapmak istediyse de cephelerde mağlubiyetler devam etti. Büyük askeri başarılarına rağmen Ruslar da kendi iç meselelerinden dolayı barış istiyorlardı. İki devlet arasında 21 Temmuz 1774’te imzalanan Küçük Kaynarca Antlaşması’nın en ağır maddesi Kırım’ın bağımsız bir statüye sokulmasıydı. Osmanlı padişahının halife olarak Tatarlar’ın dini lideri olmasının dışında Kırım’la bir bağı kalmamıştı. Bu durum gelecekteki bir Rus işgalinin de habercisiydi.

Aynalıkavak Tenkihnâmesi

1777’de Şahin Giray’ın Çariçe İkinci Katerina’nın desteğiyle han olmasından itibaren Kırım, Rusya’yla iyice yakınlaştı. Kendisine karşı çıkan isyanla baş edemeyen Şahin Giray, hanlığı Ocak 1778’de Selim Giray’a devretti. Aslında bu Osmanlı Devleti’nin de desteklediği ve başarıya ulaşan bir darbeydi ama Ruslar’ın desteklediği Şahin Giray hanlık davasından vazgeçmedi. Şahin Giray, kısa bir süre sonra Rus askerinin desteğiyle, ikinci defa han oldu.

Yeni bir Osmanlı-Rus savaşı çıkmak üzereyken Fransızlar’ın araya girmesiyle 21 Mart 1779’da Aynalı-kavak Tenkihnâmesi imzalandı. Bu antlaşmayla Kırım bağımsız bir devlet olacaktı. Ruslar da Kırım’daki askerlerini çekeceklerdi. Osmanlı yönetimi de Şahin Giray’ın hanlığını tanıyacaktı.

Kırım’ın işgali

Şa­hin Gi­ra­y’­ın ikin­ci han­lı­ğı,ço­ğu kan­lı bir şe­kil­de bas­tı­rı­lan is­yan­la­ra rağ­men beş se­ne sür­dü. 1782’de Ha­lim Gi­ray li­der­li­ğin­de baş­la­tı­lan is­yan ise bek­le­nen­den da­ha faz­la des­tek bul­du ve Şa­hin Gi­ray, an­cak Rus­la­r’­a sı­ğı­na­rak ca­nı­nı kur­ta­ra­bil­di. Fa­kat Ge­ne­ral Po­tem­kin ko­mu­ta­sın­da­ki Rus or­du­su­nun des­te­ğiy­le 1782 ya­zın­da üçün­cü de­fa Kı­rım han­lı­ğı­na ge­ti­ril­di. An­cak üçün­cü han­lı­ğı dö­ne­min­de Şa­hin Gi­ray, Rus Ge­ne­ral Po­tem­ki­n’­in kuk­la­sıy­dı. Po­tem­kin, bir yo­lu­nu bu­lup Kı­rı­m’­ı doğ­ru­dan Rus­ya top­rak­la­rı­na kat­mak is­ti­yor­du. Bu­nun için ya­rı­ma­da­da as­ke­rî yı­ğı­nak­lar ya­pı­yor­du, an­cak ulus­la­ra­ra­sı den­ge­ler uy­gun ol­ma­dı­ğın­dan bu is­te­ği­ni ye­ri­ne ge­ti­re­mi­yor­du. Ni­ha­yet 1783 Ni­sa­n’ı­n­da ya­yın­la­nan bir be­yan­nâ­me, Po­tem­ki­n’­in ha­yal­le­ri­nin ge­rek­çe ol­ma­sı­nın ka­pı­sı­nı ara­la­dı. Ça­ri­çe Ka­te­ri­na adı­na ya­yın­la­nan be­yan­nâ­me­de Kı­rı­m’­ın fii­len iş­gal edil­me­si­nin ge­rek­çe­le­ri sı­ra­la­nı­yor­du. Po­tem­kin bü­yük bir mem­nu­ni­yet­le tek­rar Rus or­du­su­nun ba­şı­na geç­ti ve kı­sa bir sü­re­de Kı­rı­m’­ı fii­len iş­gal et­ti. Bu iş­gal­le bir­lik­te kuk­la han Şa­hin Gi­ray han­lı­ğın­dan, Kı­rım ise bir da­ha el­de ede­me­ye­ce­ği ba­ğım­sız­lı­ğın­dan ol­du.

Yeni bir savaş göze alınmadı

Os­man­lı yö­ne­ti­mi Kı­rı­m’­da­ki bu du­ru­mu ka­bul­len­mek is­te­me­miş, an­cak ye­ni bir sa­va­şı da gö­ze ala­ma­mış­tı. Os­man­lı Dev­le­ti, 1784’te im­za­la­nan ve Kı­rım se­ne­di de­ni­len üç mad­de­lik ant­laş­may­la ya­rı­ma­da­da­ki Rus hâ­ki­mi­ye­ti­ni ta­nı­dı fa­kat Kı­rı­m’­ın tek­rar ge­ri alın­ma­sı hep bir ide­al ola­rak ya­şa­tıl­dı.

Kırım’ı kurtarın

Bi­rin­ci Ab­dül­ha­mid dö­ne­min­de Kı­rı­m’­ı ge­ri al­mak için hep fır­sat kol­lan­dı. Halk Kı­rı­m’­ın kur­ta­rıl­ma­sı­nı is­ti­yor­du. Avus­tur­ya ile Rus­ya ise Os­man­lı top­rak­la­rı­nı pay­laş­mak için it­ti­fak yap­mış­lar­dı. So­nun­da 1787-1792 yıl­la­rı ara­sın­da Os­man­lı­lar ile Avus­tur­ya ve Rus­ya arasın­da beş yıl sü­re­cek bir sa­vaş çık­tı. Avus­tur­ya cep­he­sin­de düş­man dur­du­rul­du. An­cak Rus or­du­la­rı Os­man­lı bir­lik­le­ri­ni ar­ka ar­ka­ya mağ­lup et­ti.

Üçün­cü Se­lim

Sa­vaş de­vam eder­ken 1789’da tah­ta Üçün­cü Se­lim çık­tı. Genç pa­di­şah, tah­ta çık­tı­ğı ilk gün­ler­den iti­ba­ren sa­va­şı sür­dür­me­de­ki ka­rar­lı­lı­ğı­nı gös­ter­di. İs­tan­bu­l’­da taht de­ği­şik­li­ği­nin kar­ga­şa­sı ya­şa­nır­ken Rus ve Avus­tur­ya or­du­la­rı cep­he­de­ki ko­num­la­rı­nı güç­len­dir­di­ler. 1790’da Avus­tur­ya hü­küm­da­rı İkin­ci Jo­se­f’­in ölü­mü ve ye­ri­ne İkin­ci Leo­pol­d’­ün geç­me­si sa­va­şın gi­di­şa­tı­nı ta­ma­men de­ğiş­tir­di. Ye­ni im­pa­ra­tor, Os­man­lı dev­le­ti ile 1791’de Ziş­to­vi Ant­laş­ma­sı­’nı im­za­la­ya­rak sa­vaş­tan çe­kil­di. Avus­tur­ya­’nın sa­vaş­tan çe­kil­me­si­ne rağ­men Rus bir­lik­le­ri önem­li ba­şa­rı­lar ka­zan­ma­ya de­vam et­ti. Or­du ve halk sa­va­şa de­vam edil­me­me­si ta­raf­ta­rı olun­ca, Üçün­cü Se­lim sulh gö­rüş­me­le­ri­ne baş­la­dı. 10 Ocak 1792’de Ya­ş’­ta ak­de­di­len Os­man­lı-Rus ba­rış an­laş­ma­sı­na gö­re, Rus­lar iş­gal et­tik­le­ri ba­zı top­rak­la­rı bı­rak­mış­lar an­cak Os­man­lı yö­ne­ti­mi de Rus­la­r’­ın Kı­rım ve Gür­cis­ta­n’­da­ki hâ­ki­mi­yet­le­ri­ni ta­nı­mak zo­run­da kal­mış­tı.

Kırım’ın fethi

Kırım Hanlığı’nda, kurucusu Hacı Giray’ın 1466’daki ölümünden sonra oğulları arasında taht mücadeleleri başlamıştı. Şirin Beyi Eminek, Cenevizliler’e karşı Osmanlılar’dan yardım istedi. Bu fırsatı değerlendiren Fatih, 1475’te Gedik Ahmed Paşa komutasındaki bir donanmayı Kırım’a gönderdi. Cenevizliler’in elindeki Kefe ve Kırım’ın sahil kesimi ele geçirildi.

Kırım Tatarları

Kırım Tatarları, Osmanlı Devleti’nin en önemli güçlerindendi. Özellikle Akıncılar’ın ortadan kalkmasından sonra bu boşluğu Kırım Hanlığı’nın kuvvetleri doldurdular. Kuzey seferlerinde ve 1683’ten sonraki Viyana bozgun yıllarında önemli roller oynadılar.

Hiç yorum yok: