-1915 olaylarını soykırım olarak dünyaya kabul ettirme çalışmalarının perde arkası lideri olan Beyrut’taki Kilikya Ermeni kilisesi, Ermenistan açılım protokoluna şiddetle karşı çıkma kampanyası başlattı. -Ermenistan cumhurbaşkanını kararından dönmesi için yoğun baskılarını sürdürüyor. -Kilikya Kilisesinin Şehitler anıtı içinde intikam alevleri yanmaya devam ediyor.
Lübnan’ın başkenti Beyrut’un kuzey doğu kısmında yer alan Burç Hammond mahallesinde bildik bir kilise var: “Kilikya Kaktogigosluğu” adıyla bilinen… Kilikya sözcüğünün Çukurova ve onu çevreleyen Torosdağlarının yani Adana’nın antik dönem coğrafya adı olduğunu bilirseniz adı geçen kilisenin Adana ile olan bağlantısını hemen kavrarsınız. Kilisenin bulunduğu yerde Adana, Haçin, Sis, Maraş, Dörtyol adını taşıyan mahalleler var. Okular, işyerleri, gençlik kulüpleri, eğlence merkezlerinin bulunduğu adı geçen mahallelerde evlerle ve işyerlerinde sıklıkla Türkçe konuşulur. İnsanlarla kısa süren bir konuşma yaparsanız: “Bizler Adanalıyız. Ailemiz harpten sonra Adana’dan ayrılarak buraya mülteci olarak gelmiş ve yerleşmiş. Atalarımızın Sis(Kozan), Haçin, Adana, Osmaniye, Kars (Kadirli) gibi şehirlerde yaşadıklarına ait tapular ve nüfus kağıtları var. Türkçeyi konuşmak ve Adanayı hayal etmek bizler için önemlidir. Şimdiye kadar oraları bizlere dedelerimiz anlattı. Onlardan Türkçeyi öğrendik”.
İnsani duygularla yapılan tarih kaynaklı açıklamalar yaşanmış olayların günümüze yansımalarıdır. Aynı mahallenin merkezinde yer alan Kilikya Katogigosluğunun ise ayrı bir önemi vardır. Ermeni toplumunu birleştiren, kaynaştıran, önemli dini ayinlerde bir araya getiren, insanlara umut ve gözyaşı duygularını yaşatan bir yerdir adı geçen kilise.
Kilikya Katogegosluğu birkaç binadan meydana gelir. Ortada bir meydanın etrafında yer alan ana kilise binası, yanıbaşında küçük kilise tarzında yapılmış şehitler (soykırıma uğrayanlar) türbesi, önemli tarihi eserlerin ve kitapların yer aldığı müze, eğitim ve seminer çalışmalarının düzenlendiği binalar bir arada bulunur.
Ekim 2009 içinde Türkiye ve Ermenistan arasında barış protokolu belgesi imzalandı. Belgenin maddeleri içinde Ermeni tarafı Tükiyeyi suçlayan Soykırım kelimesine yer vermeyecek. Türkiye’de Karabağ konusunu açmayacaktı. ABD, Rusya ve batılı ülkelerin desteklediği Türk-Ermeni barış süreci uluslar arası anlayışın veya çıkar uyuşmasının bir sonucu idi.
Ekim 2009 başlarında Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan Beyrut’taki Kilikya Kilisesinin Başpapazı Aram’ı aramış ve Türkiye ile olan sınır kapısının açılması hakkında bilgiler vermişti. Ve arkasından da Türkiye ile Ermenistan arasındaki tarihi protokol belgesi imzalanmıştı, İsviçrede.
Bu gelişmelerin hemen arkasından Kilikya Katogigosu Aram efendi, Beyrut’taki Ermenileri kiliseye davet etti. Meydana bir konuşma yeri hazırlandı. Kürsüye yaklaştı. Ağaran saçları ve çenesini örten sakalını hareketlendirerek ateşli konuşmasını yapmaya başladı.
“1915 olaylarında 1.5 milyon ermeni soykırıma uğramıştır. Acılarımız vardır. Bütün bu yaşananları kabul ettirmek için uğraşı veriyoruz. Türkiye ve Ermenistan arasında imzalanan protokol belgesi tarihi istek ve amaçlarımıza uygun değildir” diyordu.
Kilikya Katogigosu konuşması esnasında sürekli olarak yanı başında bulunan şehitler (soykırımda hayatını kaybedenler) anıtını eliyle gösteriyordu. Konuşmasını TV’ler naklen yayınladı. Arapça çevirisi yapılarak dünya basınına servis yapıldı.
Konuşmasının bitiminde yavaş adımlarla yürüyerek birkaç metre ilerdeki şehitler anıtının kapısından içeri doğru girdi. İç kısımda ve hemen orta yerde maket olarak hazırlanmış olan bir dağ başında sürekli yanan alev görüntüsünün yanına geldi. Ve bildiği duaları okumaya başladı. Yanıbaşında bulunan kara cübbeli din adamları ve Ermeni cemaatından seçkin insanlar da aynı duyguları paylaşan hareketlerde bulundular.
BİR AN İÇİN DÜŞÜNÜRSEK
Beyrut’takti Kilikya Ermeni Katogigosluğu’nun/kilisesinin tarihi geçmişinde Adana ve Kozan ile olan tarihi bağlantıları, yaşanan olaylar ve hepsinden de önemlisi Fransa’nın Adanayı işgali esnasında yaşanan işbirlikçik sonrasında tarihi belgelere yansıyan acılar, kanlı katliamları tarafsız bir şekilde açıklayabilmek. Yaşanan hatalardan dolayı özür dilemek ve dünya kamuoyuna 1915 olaylarının bir soykırım olmadığını itiraf edebilmek insan onurunu yücelten davranışlar olurdu. Ama nerede “Benim söylediklerim mutlak doğrudur” mantığıyla hareket ederseniz veya klavuzunuz kin ve intikam alevlerine dua okuyan ermeni papazlar olursa karşılaşacağınız sonuçlar sadece kıyamet veya helak olur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder