-Kozan’da Türklerin fırınlarda öldürülmesi ve yakılması olayı aradan geçen 90 yıl sonra bile araştırılıyor,tartışılıyor.
-Kozanlı 1918 doğumlu Feyyaz GÜRALP, fırın olayları hakkında tanıklardan elde ettiği bilgileri ayrıntıları ile açıkladı.
KOZANLI ALİ RIZA VEHAMDİ BEYLERİN ÖLDÜRÜLME OLAYINDAKİ GELİŞMELER
Bu konuda Ziraat Bankası Müdürü Behçet GÖÇÜK’ün açıklamaları şöyle devam ediyor.
Bir saat sonra gelen bir jandarma, yine ihsan Bey'le beni istediklerini bildirdi. Bu defa pazar yerindeki büyük fırından, yine delinmiş olan bir delikten, arkada bulunan Mısırlı Hacı Mehmet Efendinin kaymakam Cemil bey'in babası evine geçtik. Orada birer çuval içerisinde iki insan cesedi bulunuyordu. Muhasebeci Hamdi bey'le Tahrirat müdürü Rıza Efendiye ait bulunan bu iki cesedin boyunlarında telefon kordonu ile boğulduklarını gösterir ince birer siyahlık, göğüslerinde ve kulaklarının altında süngü yaraları vardı. Burunları kesilmişti. Üzerlerindeki elbiseleri soyulmuş olduğundan yalnız iç çamaşırları ile yatıyorlardı.
Vakit akşam oluyordu. Bu üç şehidi, sabaha kadar kalmak üzere, arabalarla müftü Osman Efendinin arkadaşları ile birlikte oturduğu, Sehlikzade Hasan Efendinin evine pek yakın olan, Memleket Hastanesine gönderdik.
Ertesi 19 Nisan 1336 (1920)günü de, cenazeleri hastaneden, müftünün bulunduğu yere getirdik. Yıkadık, kefenledik cenaze namazlarını kıldık ve arabalara yükleyerek mezarlığa götürdük. Üç mezar açılmasını tembih ettiğimiz halde kabristana vardığımızda açılmış mezarın iki adet olduğunu gördük...
Yeniden mezar kazdırmak zamana bağlı ve külfetli olacağından, vücudu oldukça dolgun bulunan yüzbaşı Hacı Mehmet efendiyi tek olarak mezarlardan birisine koyduk. Yapıları itibariyle ince ve zayıf olan Hamdi bey ile Rıza efendiyi de kucak kucağa olarak , diğer bir mezara indirdik”.
FEYYAZ BEY FIRINLARDA YAKILMA OLAYINI AÇIKLIYOR
Feyyaz Güralp, 1918doğumlu idi ve kendisi ile görüştüğüm 29 Ocak 2010 Cuma günü “92 yaşının içindeyim”diyordu. Tarihe meraklı ve de bir asra yaklaşan ömrü içinde yaşanmış önemli olayları hafızasına kaydetmişti. Elde ettiği bilgileri açıklarken de duygulanarak sanki o günleri yeniden yaşamış bir insanın hali vardı. Fransız işgalindeki fırınlarda Türklerin yakılması olayını anlatırken de duygularına yansıttı:
“ Eski hastanenin ön tarafında İstiklal Okulu vardı. Hacı Yusuf Ünal adında birisi 1905 yılında temelini atmış ve 1911 yılında da Anaokulu olarak hizmete açılmış. Orada bir fırın var idi. Selam hocanın. Yanında da iki dükkan var idi, kardeşi Halil ve İbrahim’e ait. Orada adam yakılmış, insan yağları vardı derlerdi, duydum.
Bir de Büyük-cami’nin yanında Ali Suat’ın babası Koca Mustafa’nın fırını vardı. Orada da adam yakılmış. Halamın kocası Hacı Mahmut’u tutmuşlar fırına götürürken Arap askerler kurtarmış. Ali Kütük isimli birini fırının içine götürmüşler…
Fırında yakılanlardan birisi de Binbaşı Hacı Mehmet efendidir. Onu kitaplar yazar” diyerek sürdürdü açıklamalarını.
Feyyaz Güralp, kendisine ait olan Bayükcami caddesi üzerindeki yazıhanesinde mahalle arkadaşları ve dostları ile hemen her gün tarih sohbetleri yapar. İnsanlar bildiklerini birbirlerine anlatır, çaylarını yudumlarken bir şekilde hatıralarını tazelerken tarihe de ışık tutarlar. Feyyaz Güralp ile görüştüğümde Osmanlı’nın son döneminde doğan ve pek çok olayı görerek tanıklık etmiş tarihin ulu çınarı bir insanın hatıraları arasında bildiklerini paylaştı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder