4 Haziran 2011 Cumartesi

FRANSIZLARIN SİS’TEN AYRILIRKEN CEPHANELERİ YAKTILAR

    -Fransız kumandanı ile yapılan anlaşma gereği, 2 Haziran 1920 günü sabaha kadar Fransızlar ve Ermeniler Sis şehrini boşaltacaktı.
     -Fransızlar, Kale ve manastır yakınındaki cephanelerini ateşleyerek yok ettiler.
     -Ermeniler de Sis’ten ayrılmanın paniği vardı.
     -Fransızların ayrılışını ayrıntıları ile görgü tanığı Behçet GÖÇÜK hatıralarına yazdı.
     -Tarihçi Cezmi YURTSEVER, Fransız işgalinin ayrıntılarını Kozsan Tarihi Kitabında açıkladı.

     1 Haziran 1336 (1920) günü öğleden evvel, bir Fransız tayyaresinin geldiği ve Kızılyazıya indikten bir saat sonra kalkıp gittiği görüldü.
   Öğle vakti Tayyarda’nın yardımcısı mösyö Supi, yanında tercümanı Adanalı Dilferyan Aris olduğu halde Müslüman mahallesine geldi. Tayyarda ve kendi namına Müslümanlarla görüşeceğini söyledi.
     Mutasarrıf İhsan, Kadı Hacı Hasan, Müftü Hafız Osman, Şeyh Ali Efendizade Hüseyin,Yarımzade Ahmet, Mühendis Supi bey ve Yeğenzade Belediye Reisi Mehmet Efendi’nin evinde toplandık. Mösyö Supi, çok kederli ve hiddetli bir tavırla konuşmaya başladı. Elindeki kırbacı dizlerinin üzerine vuruyor ve bir korku telkin etmek ister gibi görünüyordu. Konuşmasında; “-Burada bulunan Müslümanlara birçok zulümler ve işkenceler yaptığımız fena muamelelerde bulunduğumuz, mallarını yağma ettiğimiz yolunda dışarıda bulunan Müslümanlar tarafından Bremond’a şikayetler yapılmıştır. Bizden bunu soruyorlar. Yapılan şikayete karşılık olarak göndermek üzere sizlerden imzalı vesika istiyoruz. Vereceğiniz vesikayı da yazdık, getirdik, bunu imzalayınız” dedi. Okuduğumuz bu mazbata, Kozan’da hiçbir şey olmamış, normal zamanların hayatı geçirilmiş gibi bir yazı idi. İmzalayıp imzalamamak hususunda tereddüt içindeydik. Birbirimizin gözlerine bakıyorduk.
    Tereddütün sebebi sordu. Müftü Osman Efendi ve Yarımzade Ahmet Efendi: “- Bu mazbatanın içinde yazılı olanlar hakikate uygun değildir. Burada adamlar öldürülmüş, mallar yağma edilmiş, evler yakılmış, çeşit çeşit kötülükler yapılmıştır. Yazılan şekilde mazbata vermek yalancılık olur” şeklinde birbirlerinin ifadelerini tamamlayan sözler söylediler. Hazır bulunanlar bu açıklamaları doğrular tavır aldılar.
    Bu defa Mösyö Supi: “-Bu söylediklerinizi biz Fransızlar mı yaptık. Bizim isteğimiz, yapılan şikayetlere karşı Fransızlardan memnun olduğumuzu ve onlardan fenalık görmediğinizi  açıklar mazbatadır” cevabında bulundu.  Üzerinde fazla durmamak ve münakaşa etmek o gün mümkün değildi. Ve tehlikeli bir hareket olurdu. Memleketi boşaltacaklarını bizlere söylememişlerdi. Bazı değişiklikler yapmak ve yalnız Fransızlardan fenalık görmediğimiz  şeklinde sureti aşağıda yazılı mazbatayı sancağın idare heyeti olarak yeniden yazıp, imzalayıp verdiler. Bunun üzerine savuşup gittiler.

    CEPHANELER YAKILMAYA BAŞLANDI

     Mösyö Supi’nin yanımızdan ayrılmasından yarım saat sonra, kalede bulunan Fransız topları gürlemeye  belli bir hedef gözetmeksizin, rast gele cephelere mermiler savurmaya başladı.Öyle ki  Kızılyazı’ya, Sırelif yoluna karşıdaki Köreken dağlarının taşlık yerlerine mermiler düştüğü görülüyordu. Her vakit sakin bir şekilde duran kale yolunda, nakliye katırlarının gidip geldiği, yüksüz olarak kaleye gittiği halde dönüşlerinde sandıklar yüklü olarak geldikleri fark ediliyordu.
    Geceleri yanımızda silahlı adam bulundurabilmek düşüncesiyle daha evvel iki Müslümanı hapishane muhafızı olarak jandarma yazdırmıştık.Bu jandarmalar, öğleden sonra yanımıza geldiler.  Sabah gelen tayyareden Ermeniler için keder verecek bir haber çıkmış olacağını, Ermenilerin aşırı telaş içinde olduklarını, Fransızlara sövüp saydıklarını anlattılar.
     Jandarmaların bu açıklamalarından Kalede katırların getirdikleri cephane sandıklarından, lüzumsuz yere mermileri savurmamalarından, karşıdan top ateşine yani milli çetelerden hiçbir tüfek bile patlatılmamakta olmasından Müslümanlardan mazbata istemelerinden, manalar çıkarmağa uğraşıyorduk. “Burada anlamayacak ne var, her memur bir taraftan bir tarafa giderken bir beraat mazbatası almak adettir. İşte Fransızlar da gideceklerdir. Beraat mazbatasını bizden aldılar” diye konuşmalar oluyordu.
    Daha sonra gelen bir jandarma, yanımızdaki Müslüman jandarmaların silahlarıyla birlikte karakol merkezlerine gelmeleri için emir getirdi. Giden bu jandarmalar, bir saat sonra, silahları elerinden alınmış olduğu halde geri geldiler. Fransızların Adanaya çekilmelerinin çarşıda söylendiğini anlattılar. Silahlarının da bundan dolayı alındığını ifade ettiler.
     Jandarmalardan aldığımız bu haberi derhal Mutasarrıf İhsan Bey’e ulaştırdık. Bu işi esaslı şekilde araştıracak vasıta yoktu. Mahallemizin korunmasına ayrılmış olan 25 kişilik Fransız askerlerinin genç ve terbiyeli bir zabiti vardı. Asker  yerleştirilmiş olan nöbet yererini gezmeye gidiyordu.İhsan Bey’le bu zabitten biraz durmasını rica ettik ve sorduk. İhsan Bey’in kim olduğu  hakkında daha evvel bilgi sahibi olacak ki hürmetle durdu. Tayyare ile emir geldiğini, yapılan anlaşma gereğince Fransızların Adana’ya gideceklerini, sevinçli bir tavırla anlattı. Tabii bu haberden biz memnun olmuştuk.


Hiç yorum yok: