28 Kasım 2011 Pazartesi

ERHAN AFYONCU-Osmanlı döneminde mesai sabah namazından sonra başlar, ikindide biterdi

Enerji Bakanımız Taner Yıldız, gün ışığından daha fazla yararlanmak ve verimliliği artırmak için memurların mesaisinin sabah saat 6-7 civarında başlatılabileceğini söyledi.
Zaten Osmanlı döneminde de mesai bu şekildeydi.
Memurluk gözde meslekti
Osmanlı döneminde memurluk çok büyük itibarı ve gücü olan bir meslekti. Devlet sırlarına vâkıf olmaları ve aynı zamanda dönemin en önemli ekonomik gücü olan devlet gelirlerini kontrol etmelerinden dolayı memurların güvenilir ve becerikli olmaları gerekliydi.
16. yüzyıl bürokratları medrese çıkışlıydılar ve iyi eğitim almışlardı ancak deneyimli değildiler. 16. yüzyılın sonlarından itibaren bürokraside hizmet edenler ise profesyonel birer bürokrattılar ve oturmuş mesleki geleneğin temsilcisiydiler.
16. yüzyıl sonlarına kadar olan dönemde yapılan atamalarda hiyerarşi ve liyakat ön plandaydı. Bir memuriyete getirilenler, üst düzey bir göreve tayin edilmedikleri takdirde, orada yıllarca görev yaparlardı. 16. yüzyılda 10-15 yıl görev yapan birçok bürokrata rastlanılır.
Mesai saatleri
Osmanlı İmparatorluğu'nda mesai sabah namazından sonra başlar, akşam namazından yaklaşık iki saat kadar önce ikindi sıralarında biterdi. Memurların günlük mesaileri 9-10 saat sürmekteydi. Mesai saatlerinin başlangıç ve bitişleri mevsimlere göre değişirdi. Memurlar, Divan-ı Hümayun ve Babıali'nin çalışmasına paralel olarak işe gelirlerdi. Memur sayısının fazlalığı yüzünden, büro işlerinin bir kısmı görevlilerin evlerinde yapılırdı.
Büro amirleri personel alımı, işten çıkarılma, memurların işe devamı, günlük rutin işlerin yapılması, memurların terfileri ve maaş artışları gibi konularda söz sahibiydiler.
Memurlar dairelerinde kendi görevlerine mahsus kıyafetle bulunurlardı. Kâtipler, kâtibî sarık ve kavukla gelmek zorundaydı. Büro amirleri olan hacegânlar ise dilimli kavuk ve her görevliye ait olan kıyafetleri giyerlerdi.
Elden ayaktan düşmeden emekli olunmazdı
Osmanlı bürokrasisinde hizmet eden memurların görev süreleri çok uzundur. Memurlar, çok gerekmedikçe emekli olmazlar, ağır hasta veya oldukça yaşlanmadan görevi bırakmazlardı. Bürolarda 50 yıldan fazla çalışanlara rastlanıldığı gibi, 90-100 yaşlarına kadar memuriyette bulunanları tespit edebiliyoruz.
Emeklilikte en önemli faktör, memurların gözlerinin görme gücünün zayıflaması ve hareket kabiliyetlerini yitirmeleriydi. Memurlar iş göremeyecek hale geldikleri zaman, durumları hekimbaşı ve çavuşbaşı tarafından kontrol edilir, bu görevlilerin raporları hastalığı teyit ederse, o memur emekli edilirdi. Timar tasarruf eden memur timar gelirinin, maaş alanlar ise maaşlarının bir kısmı ile emekli edilirdi. Bazı memurlara ise gümrük gelirlerinden emekli maaşı verilirdi.
Memurların gelirleri
Memur ve bürokratların bir kısmına timar verilirken bir kısmına ise maaş verilirdi. Ancak memurların çoğu devletten maaş veya timar almazlardı. Bürokrat ve memurların asıl gelirleri çalıştıkları devlet dairelerinde yaptıkları işler karşılığında iş sahiplerinden aldıkları harçlardı. Bürolarda yapılan işlerden alınacak miktarlar devlet tarafından kanunla belirlenmişti.
Bürokrat ve kıdemli memurların elbise, et, ekmek, buz, odun, atları için ot, arpa vs. gibi birçok ihtiyaç maddesi de devlet tarafından karşılanırdı.
İmparatorluk büyüdükçe memur sayısı arttı
Osmanlı döneminde, imparatorluğun büyümesine paralel olarak merkezi bürokrasi de büyüyüp, gelişti ve belirli sahalarda uzmanlaşmış memur sayısı arttı. 16. yüzyılın başlarında 20-30 kişi olan memur sayısı, aynı asrın sonunda 100'ü geçmiş, 18. yüzyıl sonlarında ise 1000 kişilik bir memur ordusu ortaya çıkmıştı. İlk dönemlerde iki bürodan oluşan Osmanlı bürokrasisinde 18. yüzyıl sonlarında büro sayısı 40'ı geçmişti.
Memur adayı çocuklar
Osmanlı bürokrasisinde görev yapan memurlara kâtip denilirdi. Tanzimat öncesinde Osmanlı bürokrasisindeki bürolar kendi memurunu yetiştiren birer okul durumundaydılar. Sekiz-on yaşlarında yetenekli çocuklar bürolara şakird (çırak) olarak alınır ve burada kıdemli memurların yanında yazı çeşitleri ile yazışma usullerini öğrenirdi.
Memurluktan bürokratlığa
Memuriyet hayatına yeni başlayanlara mesleğin incelikleri öğretilene kadar yazı yazdırılmaz, evrakı getir-götür işleri yaptırılırdı. Şakird (çırak) olarak bürokraside görev alan kişi, daha sonra kâtip olur, eğer kabiliyetli ise ve devlet ricali arasında onu himaye eden biri de varsa hacegan (bürokrat) olurdu.
KAYNAK-BUGÜN GAZETESİ

Hiç yorum yok: