28 Kasım 2011 Pazartesi

ERHAN AFYONCU-Sarayda padişahla bayramlaşma

Bayramlarda, İstanbul'da en önem verilen hadise padişahların Topkapı'da büyük ihtişamla yapılan bayramlaşma törenleriydi
Bayramlarda, İstanbul'da en önem verilen hadise padişahların bayramlaşma törenleriydi. Bayram törenlerinin hazırlıkları Teşrifat Kalemi'nin, yani Protokol Müdürlüğü'nün vazifesiydi. Padişah için düzenlenecek tebrik töreninin teferruatı bu daire tarafından hazırlanır ve işlemler buna göre yürürdü. Ramazan Bayramı namazı ve bayramlaşma merasimine katılacaklara davet tezkireleri dağıtılırdı.
En büyük bayramlaşma sarayda olurdu
Padişah bayram sabahı namazını Hırka-i Saadet Dairesi'nde kıldıktan sonra, bu yerin önüne taht konulurdu. Hükümdar tahta oturunca orada bulunan hocalar dualar okurlar, ardından görevliler bunlara hediyelerini verirlerdi. Mehter çalmaya başlayınca bir taraftan da topluluk hep bir ağızdan "Bu gibi günlere yetişmek her zaman müyesser ola" diye bağırırlar ve dua ederlerdi.
Osmanlı padişahı ile bayramlaşma hakkı olanlar kanunnamede belirlenmişti. Bu hakkı haiz olan kişiler sabah namazını Ayasofya Camii'nde kıldıktan sonra saraya gidip Divân-ı Hümâyun'da toplanırlardı. Topluluğun geldiği haberi padişaha iletilince, sultan da bunun üzerine Arz Odası'na geçerdi. Daha sonra da görevlilerin dizildiği yoldan tahtın bulunduğu yere gelirdi. Burada padişahı karşılayan nakibüleşraf dua ederdi.
Tören sırasında kimin nerede duracağı en ufak teferruatına kadar belliydi. Örneğin padişahın oturduğu tahtın arkasında sağda harem ağası, solda da silahtar bulunurdu. Buradaki tören sırasında mehter durmadan çalardı. Padişah tahta oturduktan sonra devlet adamları rütbelerine göre sağ taraftan gelerek padişahın eteğini öperlerdi. Veziriazam, kazasker gibi görevliler etek öperken padişah ayağa kalkardı. Bu üst düzey ricalden sonra sıra defterdar, nişancı reisülküttap, defter emini gibi bürokratlarındı. Ancak bunlar öncekiler gibi etek değil eşik öperlerdi. Şeyhülislâm ise padişahın önünde eğilir ve elini öperdi. El etek öpme işlemini bitiren görevliler kendileri için belirlenmiş yere geçerek tören müddetince ayakta dururlardı. Kapıkulu ocaklarının üst düzey subayları da bu bayramlaşmada bulunurdu.
Ayasofya'da bayram namazı
Törenin bitiminden sonra padişah Hasoda'ya geçerek bayram namazı için üstünü değiştirirdi. Bayram namazı büyük camilerden birisinde genellikle saraya yakın Ayasofya veya Sultanahmet'te kılınırdı. Bayramdan önce padişaha namazı nerede kılacağı sorulur, buna göre hazırlık yapılırdı.
Padişah haremden çıkıp, özel olarak süslenmiş atına biner ve Babüsselam Kapısı önünde kendisini bekleyen devlet adamlarıyla birlikte camiye doğru yola çıkardı. Devlet ileri gelenleri rütbelerine göre atlı veya yaya olarak padişahı takip ederlerdi. Camiye gidilip, namaz kılındıktan sonra da aynı düzen içerisinde saraya geri dönülürdü. Bayram namazı için yapılan bu gidiş ve dönüşe "bayram alayı" denilirdi.
Bayramın ikinci günü padişah Yenisaray'da, yani Topkapı Sarayı'nda bulunan Gülhane Köşkü'nde bulunurdu. Buraya kaymakam, şeyhülislâm, kaptanpaşa gibi görevliler maiyetleri ile birlikte gelirler ve bayram tebriği için bir tören düzenlenirdi. Bayramın üçüncü günü ise padişahlar adet üzere Eski Saray'da cirit oyunu seyrederlerdi.
Bayramla gelen af
Bayramdan önce subaylara ve memurlara birer maaş ikramiye dağıtılırdı. Bayram sebebiyle padişah tarafından fakirlere yardım yapılırdı. Askere şeker, kuzu, helva ve salata verilirdi. Zaptiye asker ve subaylarına da birer adet fes ve püskül verilir veya bedeli ödenirdi. Bayramın birinci günü hapishanede bulunanlara helva dağıtılırdı. Bayram sebebiyle cezasının üçte ikisini çekmiş mahkûmların bir kısmı affedilirdi.
Bayram ve kadınlar
Osmanlı İmparatorluğu döneminde kadınların durumu yöneticilerin en çok üzerinde durdukları konuydu. Kadınların fazla ortalıkta dolaşması, problem olarak görüldüğünden, sokağa çıkmalarına çeşitli kısıtlamalar getirilmişti. Buna rağmen kadınlar da ev dışına çıkabilecek her türlü fırsatı değerlendirirlerdi. İdarecilerin en korktuğu durum, sokağa çıkan kadınların, erkeklerle bir araya gelmesiydi. Yaşlı kadınların üzerinde fazla durulmazdı, ancak genç kızların ve yeni evlilerin hareketleri dikkatle izlenirdi.
Kadınların sokağa en serbestçe çıkabildiği zaman bayramlardı. 1678'de İstanbul'a gelen Hollandalı Cornelius de Bruyn, "Bayramlarda kadınlar rahatça sokağa çıkabilirler, her tarafta binlerce kadın görülür. Kadınlar senenin kalan zamanlarında evlerinde kapalıdırlar" demektedir. Bayram zamanlarında şehirlerde büyük şenlikler yapılırdı. Sokaklarda büyük salıncaklar kurulur ve kadınlarla, erkekler bunlarda sallanarak eğlenirlerdi. İki kişilik salıncaklara iki kadın, iki erkek olarak binilirdi.
Bayramlarda kadınların gezmesinden rahatsız olanların şikâyeti üzerine Üçüncü Mustafa 1765 yılı Kurban Bayramı'nda kadınların sokaklarda gezmesini yasaklamıştı. Üçüncü Mustafa tarafından İstanbul kadısına gönderilen fermanda, "Bayramı fırsat bilip sokak ve mahalle aralarında gezen kadınların dolaşmalarının engellenmesinin önemli olduğu, bu yüzden de mahalle imamlarının mahkemeye çağrılarak Kurban Bayramı'nın ilk gününden son gününe kadar kadınların sokak, pazar ve mahalle aralarında gezmelerinin menedilip, evlerinde oturmalarının sağlanması için tembihatta bulunulması, emre aksi hareket edenlerin ağır şekilde cezalandırılacağı" emredildi.
Üçüncü Mustafa zamanında bayramda gezemeyen kadınlar, İkinci Mahmud döneminde rahatça gezme hakkına kavuştular. İkinci Mahmud döneminde Dolmabahçe'deki bayram törenini izlemeleri için kadınlara izin verildi.
Bayramlaşma salonu
Bayramlaşmalar yeni saraylar yaptırıldıkça değişik saraylarda gerçekleştirildi. Dolmabahçe'nin yanı sıra Çırağan Sarayı da törenlerin yapıldığı yerlerdendi. Dolmabahçe yapılırken buraya muhteşem bir bayramlaşma salonu yaptırılmıştı. Padişahlar devlet görevlileriyle bu salonda bayramlaşırdı.
Bayram mücevherleri
Bayramlaşma sırasında üst katlarda mızıka çalar, Harem kadınları da kafes arkasından töreni takip ederlerdi. Harem mensuplarıyla bayramlaşma ise sarayın üst katındaki Mavi Salon'da yapılırdı. Bayram sebebiyle harem halkının istediği zincir, küpeyle gerdanlık, broş gibi mücevherat sarayın bu tür şeyleri aldığı kuyumculara bir mektupla bildirilerek temin edilirdi.

Hiç yorum yok: