28 Kasım 2011 Pazartesi

Selimiye Camii kilise olmaktan son anda kurtulmuştu

Birinci Balkan Savaşı sırasında kaybettiğimiz Edirne'yi ikinci Balkan Savaşı'nda geri alamasaydık Selimiye'yi Balkanlar'daki diğer Türk camileri gibi kilise olarak görecektik.
Selimiye Camii Unesco tarafından dünya kültün mirasına alındı. Osmanlı mimarisinin en önemli eserlerinden olan Selimiye Camii Kanunî'nin oğlu İkinci Selim'in emriyle Mimar Sinan tarafından 1568 ile 1574 yılları arasında Edirne'de inşa edilmişti.
1360'lı yıllarda fethedilen Edirne 1402 Ankara Savaşı'ndan İstanbul'un fethine kadar sonra Osmanlı Devleti'ne başkentlik yapmıştı. Edirne başkentliği kaybetmesine rağmen sonraki yıllarda padişahların İstanbul dışında ençok tercih ettikleri şehir oldu. Ancak bu güzel şehrimizi 1913'te Birinci Balkan Savaşı'nda kaybetmiştik.
Balkan Savaşı
İkinci Abdülhamid politikasını, küçük Balkan devletçiklerinin aralarındaki ihtilafları körüklemek suretiyle Osmanlı Devleti'ne karşı birlikte hareket etmelerini önlemek şeklinde oluşturmuştu. İttihadçılar ise bu politikayı terkettiler.
Balkan devletleri, Rusya'nın da destek ve telkinleriyle 1912'de bir ittifak kurarak Osmanlı Devleti'ne savaş ilân etti. 8 Ekim 1912'de Balkan Savaşı çıktı. Dört küçük Balkan ülkesi, Yunanistan, Sırbistan, Bulgaristan ve Karadağ birleşerek Osmanlı İmparatorluğu'na saldırdılar.
Balkan Savaşı, Doğuda Trakya, Batıda Makedonya ve Arnavutluk cephelerinde cereyan ederken, denizde Yunan donanması Ege adalarına saldırarak işgale girişti. Osmanlılar, Balkan devletleriyle mücadele ederken isyan hâlinde bulunan Arnavutluk bağımsızlığını ilân etti. Osmanlı kuvvetleri, Trakya cephesinde, Doğu Ordusu komutanı Abdullah Paşa ile Harbiye Nazırı, yani Savaş Bakanı Nazım Paşa arasındaki anlaşmazlık yüzünden 22 ile 23 Ekim'de Bulgarlar karşısında ağır bir yenilgi aldılar. Bulgar orduları Çatalca'ya kadar ilerledikten sonra burada zorlukla durdurulabildi. Bu arada Şükrü Paşa Edirne'yi savunmaya devam ediyordu. Ancak Üsküp, Kosova, Priştine, Selanik birer birer düştü.
Edirne'mizi Kurtar
Balkan Savaşı'nın kötü gidişatını ve Edirne'nin düşecek bir konuma gelmesini İttihadçılar şiddetle eleştiriyorlar, bu durumu propaganda aracı olarak kullanıyorlardı. İttihadçılar, Bâbıâli'ye bir baskın düzenlenip Kâmil Paşa hükümeti düşürmeye karar verdiler. 23 Ocak 1913'teki kanlı Bâbıâli baskınıyla Kâmil Paşa hükümeti düşürüldü, Mahmud Şevket Paşa sadrazam oldu.
Hükümetin Padişah tarafından onaylanmasından sonra akşam saatlerinde Mahmud Şevket Paşa otomobille Bâbıâli'ye geldi. Orada toplanmış halk "Mahmud Şevket Paşa, Edirne'mizi kurtar" diye feryat ediyordu. Sadrazam halka hitaben kısa bir konuşma yaptı ve dağılmalarını söyledi. Kalabalık da yavaş yavaş dağıldı.
İttihatçılar, Edirne'nin bırakılması teklifini reddettiler ve savaş yeniden hızlandı, ama sürekli olarak Osmanlı Devleti aleyhine gelişti. Osmanlı Devleti, 26 Şubat'ta Edirne düşünce ateşkes talep etti.
Londra'da 30 Mayıs 1913'de imzalanan barış anlaşmasıyla, Midye-Enez hattının batısında kalan bütün topraklar müttefik Balkan ülkelerine bırakıldı. Edirne ve Kırklareli de Bulgarlar'a bırakılmıştı.
Edirne'nin Kurtarılışı
Ancak kısa bir süre sonra Balkan devletlere arasındaki anlaşmazlık savaşa yolaçtı. Sırplar ve Yunanlılar Bulgarlar'a saldırdılar. Osmanlı Devleti, Balkan devletlerinin antlaşmazlığından istifade etti. Esas itibariyle Trakya'da Bulgar askeri kalmamıştı. Çatalca ordusu kurmay başkanı ve İttihad ve Terakki liderlerinden Yarbay Enver Bey kolordusuna bağlı 300 kişilik bir kuvveti, Kuşçubaşı Eşref Bey'in komutanlığında cepheden Lüleburgaz'a kadar keşif yapmak üzere gönderdi. Bulgarlar'dan önemli bir direniş gelmeyeceği anlaşılınca ileri harekâta girişen Osmanlı askeri kuvvetleri 21 Temmuz 1913'de Edirne'yi geri aldı.
Her cephede yenilgiye uğrayan Bulgaristan barış istedi. Bulgarlar, 10 Ağustos 1913 tarihli Bükreş ve 29 Eylül 1913 tarihli İstanbul antlaşmalarıyla daha önce kazandıkları toprakların büyük bölümünü kaybettiler.
Falih Rıfkı Atay, Edirne'nin alınışını Zeytindağı isimli eserinde şöyle anlatır: "Vatan kaybı İstanbul'da çabuk unutulur. Balkan Harbi'nden şehirde canlı bir hatıra kalmıştı: Edirne! Onu geri almak ve Bulgaristan'ın yenildiğini görmekle, kalp acılarını dindirmiştik".
İkinci Selim'in Hayır Eserleri
İkinci Selim, sekiz yıllık kısa hükümdarlığına rağmen imparatorluğun mali ve askeri açıdan parlak bir döneminde olduğu için birçok eser yaptırmıştı.
Mekke'de mescid-i haram etrafında tamirat yaptırttığı gibi, şehre yeni suyolları da yaptırtmıştı. 1573'te Ayasofya Camii'nin etrafını temizletip, payandalarla camiyi kuvvetlendirdi. Ayasofya'ya iki minare ve medrese ekletti. Payas'ta yaptırdığı külliye burayı kasaba haline getirirken, Konya Karapınar da (Sultaniye) yaptırttığı eserlerle bir kasaba olmuştu. Lefkoşe fethedildikten sonra Saint Sophia Katedrali de padişahın adıyla Selimiye olarak camiye çevrilmişti.
Sinan'ın dehası
İkinci Selim Edirne'de sık sık vakit geçiren bir hükümdardı. Belki de bu yüzden Osmanlı mimarisinin en önemli eserlerinden biri olan Selimiye Camii'ni Mimar Sinan'a Edirne'de inşa ettirmişti.
1568'den sonra yapımına başlanılan Selimiye Camii 1574'te tamamlandı. Ancak İkinci Selim, rahatsızlığından dolayı Mimar Sinan'ın bu muhteşem eserinin bitmiş halini göremedi.
Edirne'ye yaklaştığınızda kilometrelerce uzaktan önce minareleri, biraz daha yaklaşınca kubbesiyle Selimiye bütün ihtişamıyla karşınıza çıkar. İstanbul gibi tepeleri ve denizden görünüş avantajı olmamasına rağmen Selimiye Camii'nin böyle konumlandırılması Mimar Sinan'ın mimarlık dehasını gösterir.
Mavi Gözlü padişah
Orta boylu, kumrala benzer sarışın, mavi gözlü ve sakallı olan İkinci Selim'in peltek konuştuğu söylenir. İkinci Selim eğlenceye ve ava fazla düşkün bir padişahtı. Şair ve âlimlerle oturup, sohbet etmeyi severdi. Kendisi de Selimî mahlasıyla şiirler yazardı.
Ayasofya'ya gömülen İlk Padişah
İkinci Selim, 1574 yılında saray mutfağının yanması üzerine dedesi Yavuz Sultan Selim'in son günlerinde de Edirne Sarayı'nın mutfağının yanmasını hatırlayıp, "böyle bir yangın atam Selim Han zamanında Edirne Sarayı'nda olmuş ve kendisi çok yaşamamıştı" demişti. Nitekim kısa bir süre sonra vefat etti. Ayasofya Camii'nin önündeki türbesine gömüldü.



 



Hiç yorum yok: