28 Kasım 2011 Pazartesi

ERHAN AFYONCU-Ramazan gelmeden tenbihnamesi yayınlanırdı

Osmanlı döneminde Ramazan ayının problemsiz başlaması için tedbirler alınır, önceden tenbihnameler yayınlanırdı.
Osmanlı İmparatorluğu'nda Ramazan ayı yaklaştığında en başta devlet hazırlıklara başlardı. Bütün devlet daireleri kendilerine düşen işleri yerine getirmek için koştururlardı. İmparatorluğun başkentinde Ramazan ayında yaşanacak bir sıkıntı aynı zamanda halife de olan Osmanlı padişahının otoritesini zedeleyebileceği için her şeye dikkat edilirdi. Ramazan geldiğinde en başta padişah bizzat yazdığı emirlerle, yani hatt-ı hümâyunlarıyla yapılması gerekenler konusunda sadrazama emir verirdi. Bu hazırlıklar Ramazan'dan önceki Şaban ayında yapılırdı.
Ramazan Tenbihnameleri
Şaban ayının sonlarında "Ramazan Tenbihnamesi" adı altında halka yönelik bir dizi emir yayınlanırdı. Halkın dini emirlere daha sıkı sarılıp, ibadetle meşgul olması ve edepli olması istenirdi. İkinci Mahmud döneminden itibaren Ramazan Tenbihnameleri Osmanlı Devleti'nin resmi gazetesi olan Takvim-i Vekayi'de ilân edildi ve ayrıca broşür olarak bastırılıp, halka dağıtıldı. İmam ve vaizler camilerde, bekçiler ve tellallar mahallelerde, işletmeciler tarafından da hanlarda duyuru yapılırdı. Tenbihnameler'de, Ramazan dönemini ilgilendiren düzenlemelerin yanı sıra şehir hayatı ile ilgili düzenlemeler de yer alırdı. Tenbihlere uymayanlara ağır cezalar verilirdi. Güvenlik güçlerine de Ramazan'da halkın ilan edilen kurallara uyup uymadığına dikkat etmesi ve gereğini yapması emri verilirdi.
Kadınlar fazla dolaşmasınlar
Ramazan Tenbihnameleri'nde en çok üzerinde durulan konu, kadınların giyim kuşamlarıydı. Kadınlar ince giyinmemeli, boyunları açık olmamalı, genç arabacılarla gezmemeli, sadece erkeklerin bulunduğu yerlerden uzak durmalıydılar. Yine yaz aylarına rastlayan Ramazanlar'da kadınların mesire yerlerine gitmeleri de problem olarak görülürdü. Bu yüzden mesireler kadın ve erkekler için ikiye ayrılır veya ayrı ayrı günler tahsis edilirdi.
Ramazan'da kadınların ortalıkta fazla gözükmemesi de istenirdi. Sokağa çıkan kadınların akşam ezanı okunmadan önce evlerine dönmeleri gerekiyordu. Kadınlara özellikle Bayezid Meydanı, Şehzadebaşı ve Üsküdar caddelerinde akşam ezanından sonra dolaşmamaları için tenbihat yapılırdı. Eğer akşam ezanından sonra sokakta bir kadın görülürse güvenlik güçleri vasıtasıyla evine teslim olunurdu. Kadınların geceleri araba ile veya yaya olarak toplu halde dolaşmaları da yasaktı.
Kadınlar ise özellikle Ramazan ayında, on beş alayı denilen, padişahın Topkapı Sarayı'ndaki iftara gidiş töreni, Kadir gecesi, Teravih namazları gibi etkinliklere katılmayı çok arzu ederlerdi. Ramazan ayında gezme hürriyetleri artan kadınlar, cami ziyaretlerine giderlerdi. Gündüzleri kadınlara vaaz ve hatim dinlemeleri için birkaç cami tahsis edilirdi. Buralara erkekler giremezdi. Ayrıca bazı camilerde de kadınlara mahsus yerler olurdu.
Halkın dini duyguları istismar edilmesin
Ramazan'ın gelmesinden istifade ederek halkın dini duygularını istismar eden dilenciler de devletin dikkat ettiği konulardan biriydi. Ramazan'ın yaklaşması sebebiyle cami kapılarında halkı rahatsız eden dilencilerin polis, jandarma ve zabıta vasıtasıyla gerekli tedbirlerin alınarak uzaklaştırılmaları, Ramazan Tenbihnameleri'nde yer alırdı.
Yiyecek fiyatlarına devlet kontrolü
Ramazan'da halkın sıkıntıya uğramaması için devletin üzerinde durduğu en önemli mesele yiyecek sıkıntısı çekilmemesi ve gıda fiyatlarının artmaması idi. Ramazan ayı dolayısıyla gıdaların satılacağı fiyatlar devlet tarafından belirlenir ve bu fiyatların üzerinde satış yapılmaması için görevliler teftişlerde bulunurlardı. Devlet tarafından tespit edilmiş gıda fiyatları bir liste hâlinde bastırılarak dağıtılırdı.
Üzerinde en çok durulan iki yiyecek vardı: Ekmek ve et. Ramazan dolayısıyla çıkarılacak ekmek, simit ve çöreğin ne şekilde ve içine neler konularak pişirileceği devlet tarafından kararlaştırılarak fırıncılara duyurulurdu. Ramazan'da satılacak ekmek numunesi padişaha gösterilerek onayı alınır, daha sonra fırıncılardan ekmeğin belirlenen numuneye göre hazırlanması istenirdi. Aynı zamanda satılacağı fiyat da Şaban ayının son günlerinde fırıncılara ilan edilirdi.
Önemli bir diğer gıda maddesi olan etin üzerinde de sıkı sıkı durulurdu. Osmanlı döneminde en çok tüketilen et koyun eti idi. Sığır eti lezzetli olmadığı için kullanılmazdı. Tavuk da kısmen kullanılırdı. Halkın Ramazan'da artan et ihtiyacının karşılanması ve et sıkıntısı çekilmemesi için özellikle Trakya'dan İstanbul'a koyun getirtilirdi. Yiyeceklerle ilgili zam yapılması gereken bir durum varsa, uygulanmaz, zam Ramazan ayından sonraya ertelenirdi.
Türk Tarih Kurumu ve Prof. Dr. Ali Birinci
Öğrencilik yıllarımızda Türk Tarih Kurumu, Kültür Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı'nın yayınları kesemize uygun fiyatlarla kitap satarlardı. Bu yüzden üç kurumun yayınlarını yakından takip ederdik. Sonradan Kültür Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı fazla yayın yapmamaya başladılar.
Üç yıl önce Türk Tarih Kurumu başkanlığına tayin edilen Prof. Dr. Ali Birinci, kurumun yayın politikasına el atarak kitap fiyatlarını düşürdü. Fiyatları düşürürken kitapların baskı kalitesini ise artırdı. Türk Tarih Kurumu kitapları artık ciltli olarak ve çok ucuz fiyatlarla okuyucuyla buluşuyor. Her gittiğim yerde tarih meraklılarının ve tarih öğrencilerinin bu uygulamayı takdirle karşıladığını görüyorum.
Prof. Dr. Ali Birinci, çok uzun yıllar önce büyük paralar verilerek çevirtilmiş ancak her ne sebeptense bir türlü yayınlanmamış Türk tarihi açısından çok önemli yüzlerce kitabı da yayınlamaya başladı.
Prof. Dr. Ali Birinci'ye bir tarihçi olarak hizmetleri için teşekkür ediyorum. İçindeki bu yayın ve hizmet aşkının ise hiçbir zaman bitmeyeceğini biliyorum.
Hilal görününce Ramazan başlardı
Osmanlı İmparatorluğu döneminde Ramazan'ın ne zaman başlayıp, biteceği şimdiki gibi günler önceden belli olmazdı. Hicri takvime göre ayların başlangıcı yeni ayın görülmesiyle başladığından, Ramazan veya bayramlar da "Rü'yet-i Hilal'le" yani hilalin görülmesiyle başlardı.
Hilal görünmezse Ramazan nasıl başlardı?
Şaban ayının sonunda havanın kapalı olması yüzünden hilal görülemezse, durum karışırdı. Böyle bir durumda devletin ilan ettiği günde Ramazan başlardı. Ramazan ayının başlaması ile birlikte tüm cami ve mescitler, özellikle de minareler aydınlatılırdı.

Hiç yorum yok: