28 Kasım 2011 Pazartesi

Mısır'a 148 yıl önce giden Sultan Abdülaziz de muhteşem karşılanmıştı

Başbakanımız Mısır'da sevgi gösterileriyle karşılandı.
148 yıl önce o dönemde bir Osmanlı toprağı olan Mısır'a giden Sultan Abdülaziz de her yerde halkın sevgi gösterileriyle karşılanmıştı.
19. yüzyıla kadar savaş ve av dışında İstanbul dışına çıkmayan Osmanlı padişahlarından ilk olarak İkinci Mahmud, Karadeniz ve Rumeli'de ülke içi seyahate çıkmıştı.
İkinci Mahmud'un oğlu Sultan Abdülaziz tahta çıktıktan sonra Bursa ve İzmit gibi şehirleri gezmesinin ardından pamuk ipliğiyle imparatorluğa bağlı olan Mısır'a bir seyahat düzenlemişti. Vahdettin Engin üstadımız bir yazısında sultanın bu ilginç seyahatini anlatır.
Mısır Seyahati
Sultan Abdülaziz, tahta çıktıktan sonra babası İkinci Mahmud gibi devletin merkezi gücünü de artırmaya çalıştı. Ancak bu sırada, Osmanlı Devleti topraklarından olan Mısır'da Vali İsmail Paşa başına buyruk hareket ederek vilayeti kendi istediği gibi idare etmeye çalışıyordu. Kavalalı Mehmed Ali Paşa'nın damadı olan Sadrazam Yusuf Kâmil Paşa, Mısır'ın devlete bağlılığını kuvvetlendirip, Mısırlılar'ı padişaha ısındırmak için sultanı Mısır'a gitmesi yönünde teşvik etti.
Sultan'ın Mısır seyahati 3 Nisan 1863'te Dolmabahçe Sarayı'nda bir törenle başladı. Törenlerden sonra "Feyz-i Cihad" vapuruyla yola çıkıldı. Padişahın yanında, Serasker ve Yaver-i Ekrem Keçecizade Mehmed Fuad Paşa, Şehzade Murad, Abdülhamid ve Mehmed Reşad Efendiler, Kaptan-ı Derya Ateş Mehmed Paşa, sultanın hocası Akşehirli Hasan Fehmi Efendi ile diğer bazı bürokratlar vardı. Sadrazam Yusuf Kâmil Paşa, padişahın vekili olarak İstanbul'da bırakılmıştı.
Coşkuyla karşılandı
Osmanlılar, Sultan'a saygı göstermek için başlarını önlerine eğip sessizce beklerlerdi. Asırlardır padişaha saygı göstermek için önünde sessizce durmak en önemli kuralken, Abdülaziz'in Mısır seyahatinden sonra bu kaide değişti.
Mısır halkı, 346 yıldır Osmanlı sultanı görmemişti. Sultan Abdülaziz'in üç buçuk asır sonra Mısır'a gitmesi, bunca yıldır bu şerefe nail olamamış Mısırlılar'ı sevince boğdu. Karşılarında padişahlarını gören binlerce insan sessiz durmaya tahammül edemeyip yüksek sesle bağırıp çağırarak sultana dua etmeye ve alkışlamaya başladı. Coşku sokaklara kadar yayıldı. Sultan Abdülaziz şaşırmıştı, ancak halkın candan sevgi tezahüratı son derece hoşuna gitti.
Sultan Abdülaziz, Mısır'da padişahın etkisini hissettirdikten sonra İstanbul'a doğru yola çıktı. 24 Nisan 1863'te İstanbul'a döndü. Padişahın Mısır'dan dönüşü şerefine İstanbul'da üç gün üç gece büyük şenlikler yapıldı. İstanbul halkı, Sultan Abdülaziz'i o yıla kadar görülmemiş şenliklerle karşıladı.
Fuad Paşa'nın Mısır valisine verdiği ders
Osmanlı tarihinin en pratik devlet adamlarından Keçecizade Fuad Paşa, bu seyahatte yapmış olduğu bir hareketle büyük bir devlet adamı ve usta bir diplomat olduğunu göstermişti. Sultan'ın bu seyahatinin amacı, Mısır'ın Osmanlı Devleti'ne bağlı bir vilayet olduğunu Mısırlılar'a ve Vali İsmail Paşa'ya göstermekti. Sultan Abdülaziz, İskenderiye'ye vardığında padişahın binmesi için çok güzel bir at hazırlanmış, ayrıca İsmail ve Fuad Paşalar için de birer at getirilmişti. Padişah atına binince İsmail Paşa da kendi atına binmek istedi, ancak Fuad Paşa'nın Sultan'ın atını çekmeye başladığını görünce, bir hayli canı sıkılmakla beraber, kendi de aynı şekilde davranmak zorunda kaldı. Fuad Paşa, ince zekâsıyla valiye gerçek konumunun ne olduğunu hatırlatmıştı.
Sultanın gözünden Mısır seyahati
Sultan Abdülaziz, 5 Mayıs 1863 tarihli bir fermanla gezinin değerlendirmesini yapmıştı: "Bu kere ülkemizin bazı bölgelerine yaptığımız seyahatte ve geri dönüşümüzde halkın her sınıfı tarafından gösterilen kalbî bağlılık ve sadakat, benim kendilerine olan sevgi ve muhabbetim derecesinde büyük oldu ve bu durumdan ziyadesiyle memnun kaldım. Tekrara gerek olmadığı üzere, benim en büyük emelim bütün tebaamın saadet ve refahının artmasıdır. Bu yoldaki özel çabalarımızın olumlu neticeleri peyderpey alınacaktır.
Osmanlı Devleti'nin bütün tebaası bize olan sadakatlerinin mükâfatını Allah'ın yardımıyla durumlarının iyileşmesiyle göreceklerdir. Buna şahit olmak sarf ettiğimiz mesainin bir mükâfatı olacaktır. Bununla birlikte, devletimizin vekillerinin ve memurlarının bile vazifelerini sadıkane yerine getirmek suretiyle güçlerini bu yolda sarf etmelerini, yani ülkemizin bütün halkının hoş tutulmak ve memnuniyetlerini sağlamak yönündeki arzumu yerine getirmeye gayret ve özen göstermelerini hassaten emir ve tavsiye ederim. Devletimize dost ülkelerin tebaası tarafından bu sırada gördüğümüz riayetkârlık da ayrıca memnuniyetimize sebep olduğundan, bunun da ilan edilmesini isterim."
Sultan Abdülaziz
7/8 Şubat 1830 gecesi İstanbul'da doğ­du. Babası öldüğünde dokuz yaşındaydı. Ağabeyi Abdülmecid'in hükümdarlığı sırasında serbest bir hayat ya­şadı. Arap edebiyatını öğrendi. Musiki dersleri aldı. Kurbağalıdere'deki köşkünde güreş, cirit ve avla uğraştı. Ağabeyinin aksine eğlenceden uzak mazbut hayatı halk arasında şehzadeye karşı bir güven ortamının oluşmasına yol açmıştı.
Şehzade Abdülaziz ağabeyinin ölümünden sonra 1861'de, 31 yaşında Osmanlı tahtına geçti. Ağabeyinin ufak tefekliğine nazaran epeyce yapılıydı. Hükümdarlığının ilk yılları oldukça başarılıydı. Ancak son yıllarında felaketler birbirini izledi. Bu durumdan istifade edenler, 30 Mayıs 1876'da Abdülaziz'i bir darbeyle tahttan indirip, 4 Haziran 1876'da öldürdüler. Cenazesi İkinci Mahmud türbesine defnedildi.
Sultan Abdülaziz, ağabeyi Sultan Abdülmecid'in aksine Doğu kültürüyle yetişmişti. Her sabah Kur'an okurdu. Daha çok güreş, binicilik, cirit, av gibi sporlarla, resim ve müzikle uğraşmıştı. Ressam ve bestekârdı. Batı ve Doğu musikisinde besteleri vardır.
Yavuz'u çağırdılar
Mısır ile Suriye'nin hakimi Memlûk Devleti, 15. yüzyılın sonlarından itibaren Cidde'ye çıkan, ardından Mekke ve Medine'yi tehdit eden Portekizliler'in ilerleyişini durduramamıştı. Kansu Gavri'nin son zamanlarında Mısır ve Suriye halkından bazı kimseler ve bazı Memlûk emirleri Yavuz'a kendi hüküm­darlarını şikâyet eden mektuplar göndermişlerdi.
Mısır'ın fethi
İki devletin ilişkilerinin gerginleşmesi üzerine Yavuz, Mısır seferine çıktı. 24 Ağustos 1516'da Mercidabık Savaşı'yla Suriye Osmanlılar'ın eline geçti. Ridaniye sahrasında 22 Ocak 1517'de meydana gelen savaşta Memlûk kuvvetlerinin ikinci defa yenilmesinin ardından Mısır da Osmanlı toprağı oldu.

Hiç yorum yok: