31 Mayıs 2011 Salı

BOGAZLIYAN KAYMAKAMININ İDAM EDİLMESİ !

-Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey, Osmanlı devletinin çöküşü ile birlikte kurulan     paravan bir mahkeme kararı ile idam edildi.
-Kemal Bey’in idam edilmesinde Ermeniler yalancı şahitlik yaptı.
-Atatürk Kemal Beyin çocuklarını evlat olarak kabul etti.
-Ceyhan’da Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü Kemal Bey için anıt yaptırdı.

O gün insan seli akıyordu sanki meydana doğru… Sessizce yürüyenlerin bakışları hemen karşılarındaki tarihi binanın giriş kapısından çıkacak olan Kemal Bey’in hal ve hareketlerini izlemekti. Üzerinde beyaz gömleği ile askerler arasından yürüyerek kapının önüne doğru gelen  Kemal Bey, bir an için durdu. Önünde duran sandalyeye çıktı.Başı üzerinde salanan ip boynuna takıldığında son sözlerinin ne olduğu soruldu:
“Ecnebi devletlere yaranmak için beni asıyorlar. Eğer adalet buna diyorlarsa, kahrolsun böyle adalet!”…
     Sonra Kemal Bey’in
 ayağının altından sandalye çekildi. Bir boşlukta sallanan insan bedeni kısa süre sonra sessizliğe büründü. Bir can “kuş misali” uçup gitmişti bu dünyadan… Bir insanoğlu ölmüştü. Veya “idam edilerek” hayatına son verilmişti… Veya öldürülmüştü. Güneş henüz yeni batmış gece karanlığı basmıştı meydana… Her güne yeni umutlarla bakan tün canlılar güneşin doğuşunu bir başlangıç olarak görür hayat uğraşısına başlarken gecenin karanlığa bürünmesi ile de sessiz bir dünyaya doğru yol alırlardı.  Olayın geçtiği yer İstanbul’un orta yerindeki Bayezid meydanı idi.  İdam sehpası da aynı meydanın kuzey kıyısındaki Harbiye Nezaretinin tarihi kapısı önü idi.  Meydanı hıncahınç dolduran binlerce insan idam olayını sessizce izlemişti. Bir kısmı gözyaşlarına boğulur, hıçkırıklarla ağlarken bir kısmı da ellerini patlatarak alkışlıyor “Kahrolsun… Hak yerini buldu” diye bağırıyorlardı.
     Sonra… Bir yaşlı adam ağır ağır yürüyerek idam sehpasının yanına doğru yaklaştı.  Askerlerin arasından geçti. Hemen karşısında sessizce duran adama baktı. “oğlum” diyerek ağlaması ve yere yıkılması bir oldu. Vücudunu ter basmıştı. Yerden kaldırdılar. Gömleğinin yakasını açtılar. Bir müddet öylece baka kaldı.  Olayın geçtiği yer Bayezid meydanı, tarih de 10 Nisan 1919’u gösteriyordu.  İstanbul’a bahar yeni yeni gelmişti o gün. Akasyalar çiçek açmış, laleler boy göstermişti parklarda bahçelerde…  Bir Osmanlı memuru Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey, “Ermenilere uygulanan tehcirden dolayı çok sayıda insanın öldürülmesine göz yummak ve suça iştirak etmekten dolayı divanı harp mahkemesinde yargılanmış ve idam edilmişti, kendi ülkesi İstanbul’da. İdam infazı gerçekleştirilirken meydanın etrafında ve köşe başlarında  yabancı askerler vardı. İstanbul işgal altındaydı, o gün. Savaş gemileri boğazın sahillerinde demirlemiş, toplarının namlularını saraya ve askeri kışlalara çevirmişlerdi.  Karamürsel Aşar memurluğu yapmış emekli memur Arif Bey, “oğlum” diyerek yanına yaklaştığı genç adamın sadece cesedini bağrına bastı.  “Emri hak vaki olmuş, kader tecelli etmişti”… Sonra oğlunun idam sehpasından indirilmesi, kefenlenmesi birn tabuta konması ve üzerine çizgili pamuktan bir kumaşın örtülmesi ve kendisine teslim edilmesine şahit oldu.  Arabayla Eminönü’ne getirilen Kemal Bey’in  naşı, şehir hatları vapuruna taşındı. Baba ve oğul vapur güvertesinde yan yana idi.  Martılar uçuştu, vaepurun sesi acı acı öttü. Beyaz köpükler saçarak hareket ederken belli belirsiz bir aleme doğru yolculuk ediyordu baba ve oğul.  Vapur Kadıköy rıhtımına yanaştı. Sahilde bekleyenlerin omuzları üzerinde taşındı.  Sonra Kuşdili kabristanına götürüldü.  Kemal Bey’in daha önce ölen oğlu Adnan’ın mezarının yanı başında toprağa verdiler.  Mezar taşının üzerine de “^Millet ve memleket uğrunda şehit olan Boğazlıyan Kaymakamı Kemal’in ruhuna fatiha” yazıldı.  Kemal Bey, son nefesini vermeden kısa süre önce vasiyetini yazmıştı elleri titreyerek.  Onun yüreğinden geçen  “…Türk milleti ebediyen yaşayacak, Müslümanlık asla zeval bulmayacaktır. Allah millet ve memlekete zeval vermesin. Fertler ölür, millet yaşar. İnşallah Türk milleti ebediyete kadar yaşayacaktır”.
      Kemal Bey’in idam edilmesi olayı tarihin ibretlerle dolu sahnesinde yaşanan bir trajedi idi. 1915 yılında yaşanan Ermeni tehciri sırasında Yozgat’ın Boğazlıyan kazasında kaymakam olarak görev yapıyordu. Göç kafilelerinin güvenlik içinde sevkine yardımcı olmuştu. Olaylar esnasında Ermeniler’den saldırıya uğrayanlar, yaralanan ve ölenler de olmasına rağmen Kemal Bey’in bütün bu suçları planladığı yönünde bir belge de mevcut değildi. Kemal Bey, aynı yönde hakkında Yozgat İstinaf Mahkemesinde açılan davada yargılanmış beraat etmişti. 
Ama şimdi şartlar farklı idi. Yıl 1919, İstanbul düşman işgali altında. Ermeni komitacılar, ve Patrik Zaven efendi’nin ısrarları, düşman askerlerinin de göz yumması, Osmanlı çökerken aciz yöneticilerin bulunduğu bir diyarda İstanbul’da  yapılan itirazlar ve yeniden yargılama sonucu idam edilerek “sallandırılmış” ve hayatına son verilmişti genç ve ülkesi için ölmeye hazır bir insan  Kemal Bey’in…
     Yargılamanın yapıldığı yer “Divanıharp” mahkemesi idi.  Başkanlığını da Hayret Paşa yapıyordu.  Kemal Bey’i  en ağır şekilde suçlayan Savcı Sami Bey’in açıklamaları  kurbanlık bir kuzuyu kasaba teslim eden bir kişinin görüntüsü gibiydi.  Perde arkasından “Boğazlıyan kaymakamı Kemal Bey’i idam ederek, 1915 tahcirinden dolayı öldürülen insanların  katilini (!), yani Osmanlı yönetimini hukuken suçlu duruma düşürmüş oluyorlardı. Kemal Bey’in şahsında o dönemde görev yapan yöneticiler de tehcire veya günümüzde gündeme getirildiği şekilde “soykırıma” iştirak  etmiş oluyorlardı.  Divanıharp mahkemesi reisi Hayret Paşa, üzerindeki ağır baskılara dayanamadı, yargılama sürerken istifa etti. Yerine “Nemrut” lakablı Kürt Mustafa Paşa’yı tayin ettiler.  Mustafa Paşa, gözünü kırpmadan “idam cezasını” verdi.  Ve sonra bilinen onay süreci çalıştı. Kemal Bey idam edildi.
İstanbul’da güneşin battığı bir günde, onu sevenlerin sessizliğe büründüğü, gözyaşı döküldüğü, lalelerin başını aşağı çevirerek ağladığı bir günde…

Hiç yorum yok: