31 Mayıs 2011 Salı

KOZAN’DAKİ ERMENİ YAVER’İN KONAĞI…

-‘Derin devletin adamları’ Ermeni Yaver’i öldürmek için planlar yapıyor!
     -Yaver’i öldürenler, İttihat ve Terakki’nin üyeleri mi idi.
     -Kozan Belediyesi Yaver’in konağını onarım çalışmaları  başlattı.

     Tarihi Sis şehri heybetli bir dağın eteğinde kurulmuştu. Sanki başı dumanlı yüksek bir dağın başında etrafı gözetleyen bir kartal vardı. Gözleriyle eteklerde olan biteni gören, pençeleriyle düşmanlarını kahreden.bir korku, bir ürperti kaplardı insanların içini Sis şehrinde. Yükseğinde bir kartal gibi oturan kale’nin eteklerinde yetişen dikenli incirler çam ağaçları ve çalılar arasında çepeçevre uzanan manastırın sur duvarları ve etrafında yerleşmiş irili ufaklı taşevler. Bir tarihin yaşandığının da delilleri bunlar. Etrafını çepeçevre kuşatan duvarlar gerisinde yükselen konaklar ve onların içinde 189O’lı yıllarda yaptırılan Yaver’in konağı görülmeye değer . Üst katında bulunan cumba adı verilen balkon çıkıntısı, pencereleri ile hem Sis’in en görkemli binası ve hemde şehri gözaltında tutan gizemleri içinde bir binaydı. Yaver’in konağının muhteşem görünüşü bütün Çukurova’da dilden dile dolaşırdı. Çatısını çevreleyen saçaklar duvarlardaki kalem işi renkli süslemeler, odalardaki sofalar birbiriyle bütünleşirdi.
    Yaver’in konağını kim,niçin yaptı, bilinmeyenler arasında olmakla beraber orta yerde her zaman muhteşem ve zarif bir yapının olması herkesin dikkatini çekti. Konağın sahibi Yaver Mıcırıkyan adındaki bir Ermeni idi. Ticaretle uğraşır, devlet adına vergi toplar, ovada geniş arazileri vardı. Zengin binr insandı. Sis yöresinin en zengin ailelerinden Ermeni Nalbantyanlar’ın da yakın akrabası idi. Matyos Nalbantyan, l9l2 yılında milletvekili olduğunda onun vekili olarak ticari işleri de takip ediyordu.
     Geçen zamanm içinde Sis’te de kara bulutlar dolaştı. 1915 yılında Anadolu genelinde Ermeniler için ‘tehcir/sürgün’ kararı alınmıştı. Ancak Sis’te devlete sadık olarak bilinen Nalbantyan ailesi tehcir’den muaf tutulmuştu. Matyos, İstanbul’da mebusluk görevi yapıyor, Sis’te ise her türlü ekonromik işlerini Yaver Mıcırıkyan yürütüyordu.
   
     Arının Anası Öldürülürse
    19l7 yılına gelindiğinde Osmanlı ülkesinde yaşayan insanlar arasında karamsarlık, korku hatta panik vardı. Aynı duygular Adana’da Çukurova’da da yaşanıyordu. Adana şehri güpegündüz İngiliz uçaklarının hava saldırısına uğramış. Tren istasyonu, demirköprü ve Lise binası bombalanmış, insanlar ölmüştü. Adana’nın bombalanması olayı araştırıldığında şehrin kuzeyindeki Bağlarbaşı semtinde bulunan Ermeni Eytamhane  mektebinden telsiz sinyallerinin düşman uçaklarına iletildiği anlaşılmış, okula baskın yapılmış. Atı katında telsiz istasyonu bulunmuştu. Kulun Müdürü Datevyan Efendi, yakalanarak Valilikte sorguya çekilmiş, sonra da idam edilmişti.
    Benzer korku ve kuşkular Sis şehrinde de vardı. Osmanlı askerlerinin filistin’de uğradığı yenilgi, arkasından da Kudüs’ün düşmesi, ordunun Suriye’ye doğru çekilmesi, kısa zaman sonra teslimiyet ve ezeli düşmanın yeniden Anadolu’ya geleceği düşünülüyordu.  Sis şehrinde Hükümet ile işbirliği halinde ‘aşar vergisini’ toplayan Yaver Mıcırıkyan’a karşı tepkiler vardı.
    Yaver’e karşı gelişen olaylarda yer alan Halil Topaloğlu’nun anılarını açıklayan oğlu Metin Topaloğlu’nun verdiği bilgiler tarihin gizemli bir olayı üzerindeki sis perdesini aralayacak kadar önemli. Kozan’da Reji İdaresi Müdürü Kadir Efendi’nin evinde gizli bir toplantı düzenlenir. Toplantıya Ağır Ceza Reisi Faik Bey, Hapishane Müdürü, Jandarma Komutanı ile ovadan Sehlikoğlu, şehir merkezinden Hulusi Kurtoğlu, Belediye Katibi Arıkfakızade Ali Efendi, Mahfezade İbrahim, Kırıntılı aşiretinden Topallar ailesinden Halil Efendi de katılacaktır. Aslında toplantı, gizli bir komitanın alacağı çok önemli kararların yerine getirilmesidir. Halil Topaloğlu, toplantı yerine geldiğinde gizli bir tertip ve görevlendirme ile karşılaşır. Halil Efendi, evin merdivenlerinden yukarı çıktığında kapıda onu Hamamköylü Çerkez Şahin kapıda karşılar. İçeri salona alınır.  Orta yerde kimsenin görülmediği bir perde vardır. İnsanlar görülmemektedir. Salonda bulunan bir masa üzerinde Kuran, Bayrak ve silah vardır.  Halil Efendi’nin gözleri bağlanır. Yanına yaklaşan bir şahıs elindeki silahı onun göğsüne dayar. Ve kulağına şu sözleri fısıldar:”Elini uzat ve şu üç mukaddes şey üzerine yemin et.  Vatanın ve milletin hayrına burada alınacak kararları uygulayacağına yemin et!” der. Halil Efendi, tereddüt etmeden ‘Evet’ cevabını verir.  Perde aralanır. Karşısında gizli komitanın üyeleri vardır. Hükümet adamları ve eşraftan zengin insanlar. ‘evletin çökmek üzeredir. Sis şehrinde yaşayan Ermeniler yakında büyük bir tehlike olabilir. Arının beyi öldürülürse, kovandaki bütün ardılar dağılır. Ana arı öldürülmelidir. Sis şehrinde de Ermenilerin ileri geleni Yaver Mıcırıkyan’ın öldürülmesi gerekir”. Halil Efendi: “Kim öldürecektir?” diye sorar. “-Belediye katibi Arıkfakızade Ali Efendi” cevabını alır. Halil Efendi’nin itirazı üzerine  Belenköylü Bekir’in oğlu Ali’nin de öldürme işinde görev alması gerekir” diye cevaplandırır.
    Her iki Ali de suikast işinde görev alır. Yaver’e ‘toplantıya katılması’ haberi gönderilir. Yol üzerinde gizli bir yerde pusu kurulur. Gece karanlığında  Yaver,evinden dışarı çıkar. Önünde bir adamı elinde fener ile ışık tutmaktadır. Gece karanlığını yırtarcasına birbiri peşisıra patlayan kurşunlardan sonra insan çığlıkları gökyüzüne karışır. Yaver, vurulmuş ve kanlar içinde yerde yatmaktadır. Yaşlı anası iki gözü iki çeşme ağlamaktadır. Bir ananın feryadı Sis kalesi eteklerinde yankılanır. Ermenilerin ileri gelenleri de olayı duymuşlar onlarda ağlaşıyor.
Olayın bir başka açıdan bilinmesi gereken gerçeği ise her iki Ali’den Belediye katibi olanın tüfeği patlamaz. Ama Belenköylü Ali, iyi nişan alır ve Yaver’i o vurur. Belenköylü Ali, elindeki tüfeği bir evin alt katına götürür. Tüfeğin üzerine işer. Sonra da samanların içine yerleştirir. Ve ortadan kaybolur.
    Yaver’inh öldürülmesi, toprağa verilmesi ve bunun siyasi sonuçları bütün ülkeye yayılır. İstanbul’da mebusluk görevini yapan Matyos Nalbantyan’ın sıkıştırması sonucu katillerin bulunması ve cezalandırılması için Padişah emri çıkar. Adana’dan gelen Jandarma Albayı Avni Bey, zanlıları tutuklatır. Bunlar içinde Halil Topaloğlu’da vardır. Avni Bey’in makamına çıkarılan Halil Efendi, gördükleri karşısında şaşırır. Kumandanın odasında yarısı kırılmış yarısı sağlam falaka sopaları vardır. Kumandan sorar: “Yaver’in katli olayında ilgin var mıdır?. Cevap olarak da :”- Paşam bir şey bilmiyordum. Eğer beni dövecekseniz, katil benim” cevabını verir.  Bu açıklama üzerine hazırlanan bir belge üzerine Halil Efendi’nin imzası alınır. Yargılanmak üzere cezaevine gönderilir. Olay burada da devam eder. Aman su gibi akıp geçmiş, l9l8 yılı içinde Yaver’in katil zanlıları planlı bir şekilde cezaevinin kapısı aralanarak kaçması sağlanır. Osmanlı çökmüştür. Ama Sis’te Yaver’in öldürülmesi olayı yakında başlayacak Fransız işgali ile birlikte yeniden alevlenecek ve kanlı olayların gelişmesiyle sürecektir.
    Yaver’in konağında oldum olası bir hüzün ve sessizlik vardır.  Gün bu gündür. 195O7li yıllarda Yaver’in oğlu gezmek için Kozan şehrine gelir. Babasının arkadaşları olanları bulur. İçlerinde Halil Efendi’nin oğlu Metin Bey, Hulusi Bey’in kardeşi Emin Kurtoğlu’da vardır. Havuz başında ortak bir hatıra fotoğrafı çektirirler. Onca olaylardan sonra Yaver’in oğlu, bir zamanlar ailesinin yaşadığı konağa uzaktan dikkatlice bakar.  O günleri hatırlar. Hep içinde bir buruk acı ve sessizlik vardır. Ve kendi kendine ‘Ağlayanın malı gülene yar olmaz derler ya!’ sözleri çıkar. Otomobili ile Kozan’dan ayrılırken cebinden çıkardığı mendili ile yanaklarından süzülen gözyaşlarını siler.

Hiç yorum yok: