4 Haziran 2011 Cumartesi

ABD BAŞKANI WİLSON HARİTASINDAKİ “LAZİSTAN”

    -ABD Başkanı Wilson, Osmanlı’nın çöküş yıllarında Anadolu’yu parçalamayı amaçlayan Sevr Anlaşmasına benzer bir düşünceyi yansıtan harita çizdirdi.
     -Fırat nehrinin doğusunda kalan topraklarda Kürdistan ve Ermenistan devletlerinin kurulması ile birlikte Trabzon yöresinde de Lazistan Devleti’nin kurulması görüşlerine yer verildi.
     -Tayyip Erdoğan’ın atalarının yaşadığı Rize yöresinde Pontus amaçlarını yansıtan çalışmalar günümüzde de sürmektedir.
     -
     ABD Başkanı Woodrow  Wilson, önündeki haritaya dikkatlice baktı. Bildiklerini, hayallerini sezgilerini ülkesinin gelecekteki hayati çıkarlarının derin izler bıraktığı coğrafyada yaşananlara gözlerini kapayamazdı. ABD devleti, başkanın karar vermesi için bütün imkanlarını kullanmıştı haritayı çizmek için. Almanların 19. yüzyıl sonlarından itibaren adım adım dolaşarak  hazırlanan Osmanlı ülkesi  görüntüleri…İngilizlerin en ünlü  arazi (topoğrafya) araştırmaları yapan askeri uzmanların çizdiği… Osmanlı yönetiminin çizimini gerçekleştirdiği haritalar ile 1919 yılında ABD çıkarlarını araştırmak ve durumu yerinde gözlemlemek üzere Anadolu’ya gelen ABD’li general Harbord’un Kongreye sunduğu dosyalardan elde edilen bilgiler haritalar dikkate alınarak hazırlanmıştı  Wilson’un önündeki haritanın çizimi için.
    Karadeniz, daha güneydeki Anadolu, Kafkasya ve Arabistan topraklarının bir kısmı harita içinde yer almıştı.  Ama haritayı önemli bir tarihi belge yapan ise Sinop-Adana-Kerkük-Tiflis şehirlerini de içine alacak şekilde kare çizgi içine alan bir simgenin bulunmasıydı. Ve bahsi geçen bölge “Kontrol alanı” olarak seçilmişti. Karadeniz sahillerindeki Rize yöresini içine alan “Lazistan”; Vangölü havzası ile Fırat nehrinin doğusunda kalan, Karadeniz’de de Trabzon’a kadar açılan geniş bir bölge ERMENİSTAN olarak gösteriliyordu.
     Fırat nehrinin doğusunda Diyarbakır eksenli bölge ise KÜRDİSTAN yönetim alanı idi. Kafkaslarda Gürcistan da aynı kontrol bölgesinin sınırları içinde kalmıştı.
     ABD’li uzmanlar, Başkan Wilson’un 1919 yılı bahar aylarında başlayan Paris konferansı esnasında dünya liderlerine sunacağı tekliflere kaynaklık etmesi amacıyla hazırlamışlardı haritayı. Haritanın alt kısmında da Başkan’ın mührü ve imzası vardı. Özetle kontrol alanı içinde kalan bölgede yaşayan Ermeniler,  Pontus Rumları, Lazlar, Kürtler, Gürcüler ABD koruması altına alınıyordu. Bu durumun bir başka açıklaması da şöyle yapılabilirdi: Osmanlı’nın çöküşü ve paylaşılması esnasında ortaya çıkacak yeni ülkeleri/devletleri ABD kendi kontrolü altına alarak hayati çıkarlarını sürdürecekti. Ortadoğu’ya yerleşecek, Kafkaslar’da  kendi çıkarlarını destekleyen devletçikler bulunacak ve ABD bölgede kendi uzantıları ile ebediyen var olacaktı. Yaşanan tarihin akışı ve şartlar ABD’nin  bu düşüncesini  uygulama  imkanı sağlamıştı.  Harita 1920’nin durumuna göre hazırlanmıştı. ABD bölgeye doğrudan askeri müdahalede bulunmuyor, gelişmeleri bekliyordu.
    ABD’nin Osmanlı ülkesine nüfuz etmesi yerleşmesi de nerede ise yüzyıllık bir planın bir parçası gibi idi. 19. yüzyıl başlarında Osmanlı ülkesinde açılan misyoner okullarının iki önemli amacı vardı: 1-ABD kültürünü benimseyen dost ve işbirlikçi insanlar yetişmesini sağlamak. 2-ABD’deki Hristiyan Protestan-Evangelik din inancını yaygınlaştırarak doğrudan kontrol edebileceği topluluklar yaratmak.
     İstanbul’da 1860’lı yalların başlarında açılan Robert Kolej ile, Merzifon’da ve Harput’ta açılışı gerçekleştirilen Anadolu kolejleri için büyük yatırımlar yapılmıştı. Harput Koleji, Ermenistan misyonunun güçlenmesi için açılmıştı.  Merzifon Koleji ise Karadeniz sahillerinde siyasi çatışma ortamına dönüşecek Pontus hareketlerinin fikri merkezi olma özeliğini koruyordu.
    1915 yılı Osmanlının cephelerde yenilgiler alması, Anadolu’yu bile koruyamaz hale gelmesi, çöküşü ve etnik kırılmaların en şiddetli bir şekilde yaşandığı zaman dilimi idi.
    Mayıs 1915 içinde Ermeniler, Rus askerleri ile işbirliği yaptıkları gerekçesi ile Fırat nehri sahilleri ve Mezepotomya’ya zorunlu göç ve iskana tabi tutulmuşlardı, adına “Tehcir” denilen. Ermeni göç ve yerleşiminin odak noktasında ABD’li yardım örgütleri vardı (Near East Relief gibi).
     Osmanlının çöküşü ile birlikte “Dokuz hurda bir hurda neylesin” misali Osmanlı topraklarında etnik ayrıcalıklar, iç savaşlar, çatışmalar olanca hızıyla sürdü gitti. Emperyalist ülkelerin hepsinin kendi çıkarlarına uygun amaçları vardı. Bir de aynı coğrafyada köle olmamak için direnen kendi bağrından kuvayı milliye hareketini gerçekleştirerek ülkesinin bağımsızlığına kavuşmasını sağlamak için Türk milletinin tarih sahnesinde gerçekleştirdikleri
    

Hiç yorum yok: