4 Haziran 2011 Cumartesi

FRANSIZ TABURU’NUN KARBOĞAZINDA TESLİM ALINMASI

    -Fransız taburu Tekir yakınındaki Elmalı tepesinin arkasından Karboğazı vadisine girdi.
     -Yörük kadını Hatice, Fransızlara klavuzluk yaparken kaçtı ve Gülekli köylülere haber verdi.
     -Gülekli 44 kahraman köylü, Karboğazı vadisinde Fransız taburunu kıstırarak çatışmayagirdi ve teslim aldı.
     _Karboğazı zaferinden sonra Fransızların Çukurovaişgalinin beli kırıldı.
     27 Mayıs 1920-Perşembe
    “Bugün sabahın ilk ışıkları ile birlikte Karboğazı eteklerine geldim.  Yılan ovasını izleyerek aşağı Gülek ovasına doğru gitmek ne kadar tehlikeli. Düşman (Türkler) her an pusu kurabilir. Elimdeki haritada bizi Namrun’a ulaştıracak patika yollar hiç gösterilmemiş. Karşımızda (kuzeyimizde) bulunan karlı dağları (Medetsiz tepesini) aşmak mümkün değil.  Asgari yüksekliği 3.500 metreyi bulan dağ tepelerinden yürütmek de mümkün değil.  Ama süremiz de azalıyor. Askerin elindeki yiyecek ve mühimmat azalmadan bir yol bulmalı ve bu derin vadiden çıkmalıyım” diye düşündü. Gökyüzü kararmıştı. Birazdan yağmurlar boşaldı. Sel oldu aktı. Askerlerin kendisini yağmurdan koruması hayli güç oldu. Yemyeşil tarlaların kıyısında ve kayaların yanında çadır kurmuş Aydınlı köylülerine rastladım. İçlerinde kadın da vardı. Türkçe konuşan Ermeni tercümanımız Artin aracılığı ile “Buradan Namrun’a gidecek yolu bize gösteriniz” emrini verdim” düşüncesini hatıra defterinin sayfaları arasına yazdı, Fransız kumandan Menil.  Köylüler karşılarında bulunan benzi sararmış ve bakışları bile korku ve panik içinde bulunan zayıf ince uzun boylu sakallı kumandanın isteğine “Hayır” diyemediler.  Ve Fransız kumandana “Biraz bekleyin ,yorgunluk atın. Sonra yola revan olunur” dediler.  Köylüler içinde bulunan Hatice adındaki köylü kadını Karboğazı vadisinden güneye aşağı doğru giden dere yatağını ve yol güzergahını tarif etti.  Fransız kumandan da ve askerlerde tam bir telaş vardı. O esnada göz gözü görmüyor dense yeridir…
    Köylü kadın Hatice, bir fırsatını bulup uzaklaştı. Hızlı bir şekilde tepelik bir alanda bulunan Gülek Nahiye Müdürünün yanına ulaştı.  Fransızların bulunduğu yeri, ne yaptıklarını, kumandanın durumu hakkında bilgiler verdi.  Gülek’deki Kuvayı Milliye müfreze kumandanı Kemal Bey, olayı haber alır almaz, Çamalan Jandarma kumandanı Hafız Tevfik’e haber verdi.  Ve gelişmelerden Karaisalı’da bulunan Sinan haberdar edildi. Sinan, olaylara müdahale için Jandarma kumandanı Kara Afet’i çok acil Çamalan’a gönderdi. Ve yapılan haberleşmeler sonrası Karboğazı vadisinde bulunan Fransız taburunu kapana kıstırma ve imha planları hazırlandı.  Düşmanın Karboğazı vadisinden Gözne tarafına gitmek istediği haber alınmıştı. Geçiş yolu üzerindeki Yılanovası Teke dağı yöresine Mucurlu Ahmet kumandasında sayıları 240’ı bulan askerler görevlendirildi. Şayet düşman Yılanovası vadisinde dere içinde kıstırılırsa önden ve arkadan çembere alınmalıydı. Ki bu planı uygulamak üzere Gülekli Kemal, sayıları 42’yi bulan köylülerle birlikte çoK acele silahlı olarak olay yerine gittiler. . 10 kuvayı milliyeci düşman taburunun arka kısmını dolanacak, seri ateş açarak askerlerin Yılanovası derin vadisi içine dolmalarını sağlayacak… Vadi’nin her iki yanında 17 sağ tarafa, 17 sol tarafa çeteler de kayalar arkasına saklanarak seri ateşlerle imha olayı sona erdirilecekti. Kuvayı milliyeciler Yıldırım hızıyla bu planı uygulamaya koydular.
     28 Mayıs 1920 Cuma…
     Sabahın ilk ışıkları ile birlikte Fransız kumanda tam bir şaşkınlık vardı. Bir gün önce saatlerce yağan yağmur birdenbire kesilmişti. Askerlerin içecek suyu bile azalmıştı. Çam ağaçlarının dalları arasına ağızlarını vererek su içmeye çalışanları gördü. Yaralıların durumu içler acısı idi. Hepsinden de kötüsü yol alacak bilgiye sahip değildi. Öncü birliğine mensup askerler derin vadi içinde ilerlemeye devam etti. Onları vadi içinde dikkatle izleyen kuvvacılar, ateş menziline girmeleri ile birlikte ellerini tetiğe götürdüler.  “Ya Allah, Bismallah, Allahu ekber” sözlerini mırıldanan gözü pek yiğitler düşmanı yaylım ateşine tuttular. Aynı anda düşmanı arkadan çevirenlerde ateş açtı. Fransız taburundan askerlerin bir kısmı batı yönünde Teke dağları eteklerine doğru kaçmaya başladı. O bölgeyi bekleyen askerler de menzillerden ateş açtı.  Vadi içindeki öncü askerlerin çoğu hayatını kaybetti. Fransız taburu kapana kıstırılmıştı. Her geçen an ölenlerin ve yaralananların sayısı artıyordu.
     Binbaşı Menil, panik ortamında tamamen yok olmaktansa mevcut durumu kurtarmayı düşündü. Yanındaki subay arkadaşları ile görüştü. Yok olmaktansa şerefli bir teslim olmayı kabullendi. Bir ağacın üzerine bağlanan direk ucuna beyaz bayrak asılmıştı. Ve Türkçe bilen Ermeni tercüman Artin “Kumandan teslim olmayı kabul ediyor. Görüşme yapmak ister. İçinizden rütbeli birisini ister” diye seslendi. O anda ateş kesildi.  Gülekli Kemal, yanında Fransızca bilen Albayrak müfrezesinden Besim Bey olduğu halde  Fransızların yanına kadar geldiler. Binbaşı Menil, bir ağaç kütüğüne oturmuş, göründüğü kadarıyla heyecanlı ve soğuk terler döküyordu.  Bir an için ayağa kalkarak “Merhaba” dedi. Elleri titredi.
     “Olanları kabul ediyorum, içinizden rütbeli bir subay ile görüşmek, şartlarda anlaşmak isterim” dedi.  Kemal Bey, isteği kabul etti. Ancak rütbeli kumandanın  Panzinçukuru’nda olduğunu orada görüşme yapılacağı üzerinde anlaşıldı.
     Gece saat 12.00’de  (28 Mayıs’ı 29 mayıs’a bağlayan gece yarısı)  Panzin çukurunda bir köy evinde kilimlerle düzenlenmiş bir salonda Fransız Binbaşı Menil, yanında yüzbaşı Jousse ve tercümanı Artin olduğu halde  buluştular. Önce dostane karşılaşma ve hal hatır sormalardan sonra  yer sofrası hazırlandı. Bulgur pilavı ayran, turşu ikramı yapılarak yemek yendi. Sonra hazırlanan masa başında taraflar karşı karşıya geldi.  Kara Afet Hasan’ın üzerinde askeri kıyafet ve başında da Osmanlı askerlerinin Filistin cephesinde savaş ortamında giydiği başa takılan Arap kefiye vardı.  Çöl savaşlarında yaşadıklarını unutmamıştı, Hasan. Gazze-Birüssebi savaşlarında binlerce arkadaşını kaybetmiş, kendisi de  boğazına yakın yerden sırtından kurşun  almıştı.  Ancak yakın bir zamanda (1920 Mart ayı içinde) Adana’da sırtındaki kurşunu Adana’da aldırmıştı.  Arabistan çöllerinde yaşadığı olayları ihanetleri, Anadolu gençlerinin vatan ve inanç uğruna yaptıkları fedakarlıkları kendi başına gelenleri  bir an olsun hatırından çıkarmamıştı. Ve şimdi hiç konuşmak bile istemediği felaketlerin hesabını düşmandan  soruyordu, Toros dağlarında…  Gece bir yarısı 3.5 saat kadar konuştular, tartıştılar. Ve sonunda 10 madde üzerinde anlaşmaya vardılar. Menil, özellikle “savaş hatırası kılıcımı almayın, askerlerimin de silahlarına dokunmayın” diyordu.  Kılıcının kendisinde kalması ancak askerlerin savaş kuralları gereğince silahlarının alınacağı, güvenliklerinin sağlanacağı hususunda anlaşıldı.   Taraflar arasında  eller sıkıştı. Hazırlanan  anlaşma şartlarını belirten yazılı kağıt üzerine imzalar atıldı. Ve 29 Ağustos 1920 Cumartesi günü sabah namazına doğru Menil ve yanında olanlarla birlikte Türk yetkililer Gülek’e geldiler. Oradan teslim alınan Fransız askerlerinin yanına varıldı. Silahlar teslim alındı. Ve hep birlikte Türk kuvvacıların refakatında Gülek beldesine gelindi.

Hiç yorum yok: