4 Haziran 2011 Cumartesi

FRANSIZLARIN POZANTI’DAN KAÇIŞI

    -Sinan Tekelioğlu ve Kuvayı miliye güçleri Mayıs 1920 sonlarında Pozantı’daki Fransız ordusunu çembere aldı.
     -Fransız uçakları Pozantı’daki Binbaşı Menil ve kumandanlara şehri terk ederek Dağyolundan Tarsus’a ulaşma emri verdiler.
     -Fransızlar 25 Mayıs günü akşamüzeri Pozantı’daki cephanelerini ateşleyerek ve de şarap bidonlarını dökerek atlarının da ayaklarına telis yerleştirerek korku içinde Pozantı’dan ayrıldılar.
     Kumandan  heyecanlı idi. Ayakta duramayacak kadar da  rahatsızdı. Çünkü yıllar önce Almanlarla yapılan savaş esnasında ayağından yaralanmıştı. Ağır aksak yürüyordu. Ama Verdün kahramanı olarak göğsüne taktığı kahramanlık madalyası onu hayata bağlayan en büyük güç kaynağı idi. Bir kahramanın zamansız düşmana teslim olması onun için ölüm demekti. Belindeki kılıcını ise hiç yanından ayırmıyordu.
    Başını güneye doğru çevirdi. Pozantı vadisini Tekir’e bağlayan vadinin üzerine gelecek olan uçaklar önemli idi. Son bir ümit mesajı bekliyordu, Adana’dan  General Duffieux’tan.  Nisan başından beri yardım alamıyordu, bağlı olduğu Fransız kumandanlığından. Ara sıra havada görünen uçaklar ile haberleşiyordu o kadar…
    25 Mayıs günü (1920) son kez göründü uçaklar. Kanatları ile bir kuş gibi süzülerek alçaldılar. Ve paketlenmiş torbayı yere doğru attılar. Uzaktaki pilot el sallarken aynı zamanda kafasını da sağa sola çeviriyordu: “Bizden ümit yok,başınızın çaresine bakın!” dercesine. Uçaklar yarım saat kadar dolaştı ve tekrar gözden kaybolarak gitti, adana tarafına doğru.
    Yere düşen uçaktan atılan paket açıldı. İçinde bir mektup vardı. Ve zarf açıldığında ümitleri boşa çıkaran sözler yazılı idi: (1)
     “Pozantı Kumandanına!
     Size yardımcı olarak yola çıkartılan askeri kollar, arazinin müşkülatı yüzünden Türklerin mukavemetini kıramadı. Bu teşebbüsü bir kere tekrarlamak imkanı bende yok.Başkumandanın da bana bu konuda  ilave kuvvet ve mühimmat vereceği zamanı kestiremiyorum. İaşe ve mühimmat durumunuz sizi bir karar vermeye zorlarsa, tavsiyem geceleyin abluka hattını yararak  Gülek ovası, Namrun, Değirmendere istikametinde Karacailyas yolu ile Mersin’e varabilmeyi planlamalısınız. Bunu yaparken halen Tarsus ile Çamalan arasında toplanmış olan büyük düşman (Türk) kuvvetlerinden sakınmalısınız. Beraberinizde getiremiyeceğiniz bütün malzemeyi tahrip ediniz.  Yolda size bazı  teklifler yapılırsa Türk hilesinden sakınınız. Pozantı’nın cesur müdafilerini heyecanla selamlıyorum. Çünkü onlar uzakta bulunan vatanlarına layık olarak çalıştılar.
                                                                        Adana, 25 Mayıs 1920, General duffieux”
    Bilinen Toros geçitlerini aşarak Pozantı’ya ulaşan trenyolu geçitleri (Dorak, Haıcıkırı, Belemedik) Nisan ayı başlarında Milli kuvvetlerin eline geçmişti. Gülek boğazını aşarak Çamalan üzerinden Çukurova’ya inmek mümkün değildi. Kendisine ulaşan bütün istihbarat bilgilerine göre sayıları 15.000’e  kadar ulaşan kuvvacıların yolları tuttukları ve geçişin imkansız olduğu yönünde idi.
    26 Mayıs 1920  Çarşamba…
    Kumandan en sonunda karar verdi: “Türklere teslim olmayacağım!” dedi. En yakın silah arkadaşlarına da haber verdi. Akşam üzeri karanlık basarken Pozantı’dan ayrılacağız. Hazırlıklar ona göre yapılsın. Taşınamıyacak olan eşyalar Pozantı çayına atılsın. Depolardaki yiyeceklerden ihtiyaç olanları alınız. Geri kalanların da üzerine gazyağı dökerek kullanılamaz hale getiriniz.  Ama düşman görmeden yapınız bütün bunları!” dedi.  Akşamüzeri saat 18.00 sıralarında bir koşuşturmaca vardı, garnizonda. Askerler için taşıyabilecekleri kadar eşya almaları istendi. Omuz kısmına yerleştirilecek torba içinde bir battaniye olabilirdi. Sırtta taşınacak yiyecek malzemeleri kahve, peksimet, konserve, biraz da rahatlamak için şarap…Savunma için yeterli kadar mermi ve silah. Askerler 4 günlük yiyecek ve cephanelerini yanlarında alıyorlardı. Ama konvoyda taşınacak malzemeler kullanılırsa 6 günlük yol ihtiyaçlarını giderecek kadar malzemeleri vardı.
    Kumandan elleri titreyerek masasına geçti. Türk kuvvetleri genel kumandanı Sinan’a hitaben kısa bir mektup yazdı: (2)
     Türk Komutanlığına!
     Efendim! Sonuna dek görevimi yapmış olup verilen emir üzerine Pozantı’dan gidiyorum. Yolun sıkıntısına dayanamayacak olan yaralıları burada bırakıyorum.İnsanlık duygunuza güvenerek  onları tedavi edeceğinize ve koruyacağınıza eminim. Aynı surette ben de sizin yaralılarınızı kayırdım.
                                                                  Binbaşı Menil
                                                                   (Pozantı Garnizon Kumandanı).
    Aynı gün akşam iyice karardığı bir sırada saat 20.00 civarında Pozantı’daki Fransız Askeri Garnizonunu kapıları aralandı. Öncülük yapan askerler çıktılar. Mümkün olduğunca sessiz yürümeleri gerekiyordu. Garnizon’dan ayrılırken silah sıkılmaması ve ateş yakılmaması için itina gösterildi. Her şey gizlilik içinde yapılmalıydı.  Fransız Taburu Pozantı’dan ayrılırken mevcut durum “9 subay, 696 er, 1 yaralı subay, 8 yaralı er, 4 süvari, 44 Rum ve Ermeni sivil, 39 Türk esirleri, 10 ağır yaralı” olarak belgelere yansıdı (3). Fransız taburunun ileri harekatı ve yürüyüşü ve hızlı şekilde gerçekleştiriliyordu. Geceleyin ay ışığında Pozantı vadisinin içinden Tekir’e doğru giden toprak şose yolun her iki tarafını çevreleyen çam ağaçlarının yapraklarının  esen rüzgarla birlikte sallanmasından başka ses duyulmuyordu.  Vadi boyunca güneye doğru yürüyüş sonrasında Tekir’e ulaşıldı. Sonra İbrahim Paşa tabyası yakınlarına sağ tarafa sapıldı. Ve Elmalı boğaz yolu izlenerek karşıda zirvesi karla kaplı dağların ipil ipil parlayan görüntüleri görüldü. Burası ellerindeki 1/25.000’lik  İngilizce haritaya göre “Karboğazi- Medetsiz tepesi” yazıyordu.

Hiç yorum yok: