4 Haziran 2011 Cumartesi

TOROSDAĞLARINDA KURTARILMIŞ BÖLGELER

    Türkiyeyi derinden etkileyen PKK terör hareketinin merkezi olarak görülen Kuzey Irak’taki Kandil dağları kurtarılmış bölgedir.  Ve Türkiye yıllardır PKK terörü ile uğraşmaktan dolayı yorgun düşmüştür. PKK olayını geliştirerek siyasal ortamda Türkiye’nin bölünmesi için planlar yapılmaktadır.
    -Ancak Olaylara tarihin ışığında bakarsak Osmanlı’nın son döneminde Ermeni isyan hareketlerinin merkezi olan Adana-Maraş sınırındaki Haçin-Zeytun yöresi kurtarılmış bölge gibi idi.
    -ermeni isyan hareketlerinin liderliğini de Haçinli Murat adındaki bir Tıp Fakültesi öğrencisi yürütüyordu.


    Günümüz Türkiyesinde en büyük tehlike olarak görülen PKK’nın terör faaliyetlerinde sık sık üzerinde durulan husus: Kuzey Irak’taki Kandil dağlarının örgütün kurtarılmış bölgesi olduğudur.  1984 yılında başlayan PKK terörü izleyen yıllarda Türkiye’ye karşı savaşa dönüştü. Binlerce insan hayatını kaybetti. Milylonlarca insan da köyünü terk ederek büyük şehirlere göç etti.  Türkiye’nin önünde duran en büyük sorun bu olsa gerek.

OLAYLARA TARİHİN IŞIĞINDA BAKARSAK

Günümüzde yaşanan PKK terörü karşısında karamsarlığa düşerek “Türkiye bölünüyor” korkusuna kapılanlar içtin biraz geçmişe dönerek bu coğrafyada yaşanan bazı olayları hatırlatmak gerekiyor.  19. yüzyıl boyunca Osmanlı coğrafyası içten ve dıştan saldırılarla kanlı çatışmalarda sahne oluyor. Balkanlarda yaşananlar 1910’lu yıllarda tam bir felakete dönüştü. Ve bu acıların sıkıntılarını topraklarını terk ederek Anadolu’ya göç edenler yaşadı.

    Ancak Anadolu içinde de en büyük çatışma sebebe ise Ermeni isyanlarının 1878 yılından sonra gündeme gelmesi, Çukurova ve Doğu Anadolu’ya yayılmasıdır. Biz burada Anadolu’daki ermeni hareketleri içinde en kanlı isyanları başlatan HINÇAK örgütü üzerinde durmak isteriz.

    TOROSDAĞLARINDAKİ KURTARILMIŞ BÖLGELER

    Hınçak örgütü, 1888 yılında İsviçrenin Cenevre kentinde Kafkasyalı bir grup Ermeni asıllı Üniversite öğrencisi tarafından kuruldu. Örgütün ambleminde  kırılan bir zincir ve ağrı dağı görülür. Bu görüntünün verdiği mesaj ise açıktır: Ermenilere baskı ve zulüm yaptığı ileri sürülen Osmanlı’dan yani Türklerden kurtulmak gerekir. İsyan, silahlı direniş, çarpışma ve Avrupalı devletlerin de desteği ile amaca kavuşma, yani Ermenistanı kurma.
    Hınçak örgütünün Türkiye’deki eylem başkanlığı görevine adana vilayetinin Kozan Sancağına bağlı Haçin kazası halkından Hamparsum Boyacıyan getirildi.  Şeyh Murat, “Muradyan” kod adı ile tarih sahnesinde eylemlere başlayan Hınçak Partisi mensupları için Torosdağlarında Haçin ve Zeytun yöresi “kurtarılmış bölge” olarak görüldü.  Gelişen isyan,  silahlı çatışmalarda örneğin 1895 yılında Zeytun’da yaklaşık 15 bin kişi yönetime karşı iç savaş açabilme durumuna gelmişse bu olayın siyasi sonuçları da oldukça önemlidir.
Bu bilgiler ışığında Haçinli Murat veya Hamparsum Boyacıyan’ı yakından tanımak gerekir.

 HAÇİNLİ “MURAD”

    Dünyaya gözlerini açtığında ailesinin sevgi şefkat ve gülümsemesi ile karşılaştı. Torosların zirvesinde ve bir vadinin içinde bulunan Haçin kasabasının yerlilerinden olan Boyacıyan ailesi yeni doğa çocuklarına Hamparsum adını verdiler. Ailenin reisi atalarından devr aldığı ticaret işleri sayesinde bir hayli zengin idi. Ailenin yaşça ileri olan çocuğu Mardiros,okuma hevesini daha da ileri götürerek İstanbul’a gitmiş ve mezun olduktan sonra Ermeni okullarında öğretmenlik yapmaya başlamıştı.  Mardiros’un doğum tarihi 1856 yılı idi (1). Kardeşi Hamparsum ise 1867 yılında doğmuştu. Hamparsum  ilkokul eğitimini doğduğu yer olan Haçin’de gerçekleştirdi. Ağabeyi Mardiros’un da teşviki ile İstanbul’a yüksek tahsil için gitti. Ve Osmanlı Mektebi Tıbbiye’sine kayıt yaptırdı.
    Hamparsum’un Tıp Okulunu okuduğu İstanbul 1880’li yıllarda önemli siyasi olaylar ile çalkalanıyor idi. Osmanlı yönetiminin başında Padişah Abdülhamit vardı. O yıllarda Osmanlı-Alman yakınlaşması her alanda kendini hissettiriyordu. İngiltere ise dünya hakimiyeti siyasetini uygulamaya koymuş “Güneş batmayan imparatorluk” rüyasını bir yerde gerçeğe dönüşmüştü. Ama Avrupanın sanayi ve ticaret  devleri olan İngiltere ile Almanya arasında ekonomik güçlerini dünya geneline yayma çalışmalarından dolayı rekabet hatta mücadele vardı.
    Hamparsum, gençliğinin verdiği duygularla ve de Ermeni asıllı olması dolayısı ile Ermeni siyasi hareketlerine ilgi duyuyordu.Her ne adar derslerde insan vücudunu tanıma, hastaların teşhis ve tedavi yöntemlerini ayrıntılı ders konusu olarak öğrense de İstanbul sokaklarında yaşanan siyasi olaylar onu daha fazla etkiliyordu. Aslında Tıp bilimi insanı bedeni hastalıklardan korumayı sağlığına kavuşturmayı amaçlayan kutsal amaçları olan bir meslek idi. M.Ö. 3.yüz yılda yine bir Anadolulu olan İyonyalı Hipokrates Tıp biliminin felsefesini ortaya koyarken insanlığı yücelten düşünceleri açıklamıştı: “Bir doktor her şart altında olursa olsun insanların dil din ve ekonomik durumuna bakmaksızın yardımına koşar ve hastayı sağlığına kavuşturur”.
    Hipokrates’in sözleri ne kadar anlamlı ve de derin manaları olsa da Hamparsum bu sözleri kağıt üzerine yazılmış şiirsel ifadeler olarak algıladı. O’nun aklı fikri sokaklarda fısıldanan siyasi mesajlarda idi. …
     Devam edecek…

Hiç yorum yok: