4 Haziran 2011 Cumartesi

KARAİSALI MÜFTÜSÜ’NÜN EVİ YAĞMALANDI

-Karaisalı Müftüsü, Fransız işgaline karşı çıktı, Kuvayı milliyeye destek verdi.
-İşgal günlerinde Aldatmaz Hocayı idam etmek için planlar kuruldu.
-Aldatmaz Hoca’nın mücadelesi Karaisalı tarihinde hep hatırlandı. Ölümünden sonra ise Karaisalı şehir merkezindeki evi kendi haline bırakıldı. Hoca’nın Arşivi ve eşyaları yağmalandı.
     Epey zamandır kulağına havadisler geliyordu: “Kuvayı milliyeciyler Karaisalı taraflarına geldiler. Vatan mücadelesi için çalışacak adam arıyorlar. Bunların gittiği yol sonu belli olmayan bir yoldur. Koskoca “düveli muazzamanın” temsilcisi Fransa ile kim baş edebilir. Bunlar deli!”…
    Oysaki Fransa’nın Adana  işgali ile birlikte yaşananlar dayanacak gibi değildi. Şehir merkezindeki Hacı Bayram camisinin minaresine Ermeniler köpek çıkartmışlar, ezan vakti havlatmışlardı. Şehrin her yerinde “Allah’a ve peygambere dolayısıyla Müslümanlara küfürlerin ardı arkası kesilmiyordu.  Ulucami’nin minaresine çan takarak kilise yapmak istedikleri de anlatıldı o günlerde.  Olanlara göz yummak veya ses çıkarmak zulme işgale karşı koymamak vatanı kaybetmek yok olmak demekti. Bunun bilinci içindeydi o…Saçları ve sakalına ak düşmüştü. Yıllardır Karaisalı Müftüsü olarak  cami minberinden vaaz ve nasihatta bulunmuştu.  Cihat ve gazayı anlatmış, vatanın önemine değinmişti…
    Bir milleti esaretten kurtaracak umut ışığı doğmuştu. Kuvvacı Sinan’ın Karaisalı dağlarına geldiği, Karsantı taraflarına geçtiğini haber almıştı.  Çok geçmedi Sinan ve beraberinde onun peşine takılan şalvarlı, çarıklı ama göğüsleri iman dolu vatan evlatları atlı ve yayan olarak Karaisalı’ya giriş yaptılar. Ve tarihler o gün 1 Nisan’ı gösteriyordu.  Müftü Hacı Mehmet Efendi, Karaisalı’ya gelenleri istikbal eylemiş (karşılamış) Allahın yardımı ile Nusrat’ın (zaferin)  yakın olduğunu onlara açıklamıştı.  Sonraki günlerde Karaisalı’da kurulan Kuvayı Milliye teşkilatı içinde  üye olarak görev aldı. O’nun ağzından çıkan “ Padişah şer kuvvetlere esir olmaktadır. Artık ona itaat etmek caiz değildir. Dinimizi ve vatanımızı kurtarmak için kurtuluş mücadelesine atılmış olan kumandan ve mücahitlere  katılarak bu kahraman  insanlara itaat farzdır. Mustafa Kemalcilerle silah ve iman birliği yapınız” demişti (1).
    O günlerde (1920 yılı nisan ve mayıs aylarında)  Çukurova genelinde milli mücadele bütün hızıyla sürüyordu. Adana Valisi Celal Bey’in Kars/Kadirli müftüsü Osman Nuri hocayı Adana şehir merkezine kadar çağırtıp, bir Cuma günü “Ulucami’de kuvayı milliyenin önemi ve desteklenmesi” konusunda yaptığı vaaz ve nasihat konuşması dalga dalga  her yere dağılmıştı. Osman Nuri hocanın bu konuşmasını casuslar vasıtası ile öğrenen Fransız Albay Bremond, “Fransa’nın propogandasının felç olduğunu” hatıralarında yazdı(2). İstanbul Hükümetine haber ulaştırıldı. İşgal ve esaret altındaki İstanbul Şeyhulislamlık makamından “Fransızlara bağlılık gösterilmesi” konulu fetva bile alınmış, uçaklarla her tarafa dağıtılmıştı.  Karaisalı dağlarına ve ovalara da atılan bu fetvayı bulan ve  avuçları içinde okumaya çalışan ayağı çarıklı köylüler yırtarak atmışlar… Başlarına Karaisalı’ya Müftü Hacı Mehmet Efendi’ye çevirmişlerdi.  O ne derse itaat farzdı: Ölüm bile olsa! Ama Adana şehir merkezinde Valilik binasına yerleşen Albay Bremond ve eşi madam Bremond bir gün başı sarıklı cüppeli bir İslam din adamını huzurlarına çağırdılar. Tebessüm ederek onunla el sıkıştırlar.  Ve fotoğraf çektirdiler. Bahsi geçen fotoğraf Adanalı Yahudi Gaston Mizrahi’nin  atelyesinde basıldı ve her tarafa dağıtıldı. Güya “Fransa Müslümanlara dosttur ve onları korur” mesajı verilmek istenmişti. Osmaniye’de görevli  Müftü Efendi, işgal idaresinden yüksek bir maaş alıyor ve her denileni de yapıyordu, yönetime şirin görünmek için. Çok sayıda sarıklı sakallı din adamı kılıklı insan düşman adına parayla ajanlık yapıyordu. Adana şehir merkezinde  Münir hoca ve Hafız Mahmut’un yaptıklarını ancak “Gavur yapardı”!...  Fransız işgali esnasında en fazla din adamları arasında farklı görüşlerin mücadelesi sürüp gidiyordu.
     Sonraki günlerde 5 Ağustos 1920 tarihinde Gazi Mustafa Kemal Paşa, yanında Fevzi Çakmak olduğu halde Pozantı’ya geldiler. Adananın her yerinden gelen kuvayı milliye mücahitleri ile buluşup onlarla yüz yüze konuştu. Amaçlar ve mücadele hakkında da uzun bir konuşma yaptı. Mustafa Kemal’i dikkatle dinleyen Karaisalı Müftüsü Hacı Mehmet Efendi’nin söz alarak
“-Paşam bizi ne zaman asacaklar!.. Mustafa Kemal ise cevap olarak:
“-Sizler bu milleti kurtuluş mücadelesinde yılmadan, yıkılmadan ve yorulmadan Türk halkının kurtuluş meşalesini yakan, onları bu mücadeleye davet eden kahramanlarsınız. Onlar sizleri asamayacaklar. Sizler bu inanç ve kararlığınızla onları asacaksınız!” (3).
    Sonra… Çukurova’da düşman işgaline karşı şanlı bir vatan mücadelesi  verildi. Karaisalı müftüsü Hacı Mehmet Efendi, 1934 yılında soy ismi kanunu çıktığında “Aldatmaz” soy adını alarak kendi soyundan gelenlere hatıra olarak bıraktı. Ve 1958 yılında 96 yaşının içinde vefat etmişti. Ama geriye verilen mücadeleyi hatırlatan ak sakallı tebessüm eden siyah beyaz fotoğraf bırakarak. 1866 yılında Karaisalı’nın Çorlu köyünde doğan, 1912-1956 yılları arasında Karaisalı Müftüsü olarak  çalışan  Hacı Mehmet Aldatmaz hoca  bir ömür boyu  vaaz ve nasihatları ile Karaisalı insanının gönlünde yer etmişti. Şimdi düşünüyorum da Müftü Hacı Mehmet Aldatmaz hocanın da mezarı başında “murt çalısı var mıdır!” diye… Çünkü “murt” ölüm kokularını alır, mekanı mis gibi koku salar. O’nun için ölen insanların üzerine toprak atılırken aynı zamanda murt çalısı ile örtülerek üzerine de su dökülür, hatırası hiç yok olmasın diye…
KAYNAKLAR
1.      Yusuf Delikoca, Kuvayı Milliye, Adana-2006, s. 157.
2.      Edouard Bremond, Bremond mission:Cilicia in 1999-1920, The Armenian Review, Vol.30, 1977 (Boston-USA); Cezmi Yurtsever, Kilikya kilisesi, İstanbul-1983, s.23
3.      Yusuf Delikoca, Aynı eser, s. 157.

Hiç yorum yok: