4 Haziran 2011 Cumartesi

KATLİAMIN SONUÇLARI

Ermeniler Kilikya olarak da isimlendirilen Çukurova ve cevarı Toırosdağlarında 1080-1375 yılları arasında varlıklarını sürdürdüler.     -Türk yönetimleri Ermenilerin dini, kültürel, ekonomik haklarını korudular.
    -19.yy ortalarından itibaren Kilikya Ermenileri siyasi amaçlar peşinde çalışmalarını hızlandırdı, tarihi dostluk da bozuldu.

     Bizans’ın son zamanlarında, MS 10. yüzyıl içinde Kafkasya etekleri ve Van gölü havzasından göç ederek Torosdağlarına gelen Ermeniler öncelikle dağlara, kalelere yerleştiler. Bizans’ın zayıf düşmesi üzerine Feke ve Namrun kalesini ele geçiren Ermeni hanedan aileler bölge yönetiminde de söz sahibi oldular. Feke kalesi hakimi Rubinyenler, Anavarza, Sis şehirlerini merkez yaparak Kilikya olarak tanımlanan bölgede hakimiyetlerini 1080-1219 yıllarında sürdürdüler. Bu ailenin önde gelen hükümdarı da II. Levon idi. O’nun zamanında Ayas limanı işler bir hale geldi.. Venedik ve Ceneviz  ile anlaşmalar yapılmıştı.  II. Levon’dan sonra Namrunlu Hetum ailesi Kilikya yönetimine geldi.  1375 yılında Kilikya Ermeni krallığının başında VI. Leon bulunuyordu. Memluk ordusu Sis şehrini kuşattı ve ele geçirdi. Son Kilikya Ermeni Kralı VI. Leon Geben kalesinde teslim alındı.   Memluklular tarafından önce Mısır’ı götürüldü. Sonra da fidye karşılığı serbest bırakıldı. İspanya’ya gitti. 1393 yılında Paris’te öldü. O’nun için Paris’teki Fransız krallar mezarlığı olan Saint Denise’de gösterişli bir lahit mezar yaptılar.
     Ermeni Katogigosluk kilise merkezi de 1190’lı yıllarda Sis/ Kozan şehri eteğindeki manastıra yerleşmişti. Kilikya Ermeni krallığının sona ermesinden  sonra bile Sis Ermeni manastırı dini çalışmalarını aynı yerden sürdürdü.  Sis Ermeni manastırı, Güney Anadolu Ermenileri’nin hac merkezi görevini sürdürdü, yüzyıllardır. Sis manastırında bulunan kutsal eşyalar arasında İsa’nın hayatını yansıtan el yazması dini kitaplar, ile zengin arşiv belgeleri, altın kazan olarak tabir edilen vaftiz işinde kullanılan üzerinde Ayasofya’ya benzer kubbe şekilleri bulunan  eser vardı. İlkbahar aylarında Sis kalesi eteklerinde yetişen çiçekler toplanır,kaynatılarak pelesenk yağı elde edilir. Altın kazanın kapağı bölge eşrafının da katılımı ile törenle açılırdı. Zengin şahıslar altın kazanın açılışında kiliseye yardım için altın bağışında bulunurlardı.  Sis/ Kozanlı zengin Türkler de altın kazan kapağı açma  törenine katılarak kiliseye bağış yaparlardı. Bu olay Türk- Ermeni dostluğunu  yansıtıyordu.
     19. yüzyıl ortalarında Batı emperyalizminin Kilikyaya  yansıması öncelikle Ermenileri uyandırma, destekleme ve kendi yörüngesine çekme şeklinde  oldu. Kırım Harbi esnasında İstanbul’daki İngiltere elçilik tercümanı Pizzani vasıtasıyla yönetime başkaldıran Kozanoğullarının gücünü kırmak üzere  bölgeye asker gönderilmesi teklifine dönemin sadrazamı Mustafa Reşit Paşa karşı geldi.  19. yüzyıl başlarından itibaren Maraş yakınlarındaki Zeytun kasabası Ermenileri isyan etmeye başladı.  Ellerinde bulunduğunu iddia ettikleri hayali bir padişah fermanına dayanarak yönetime vergi vermeyeceklerini ilan ettiler.
     Osmanlı’nın Reform Ordusu sayılan Fırka-i Islahiye 1865 yılında Adana vilayetine gelirken şehir merkezleri ve kalelerde yaşayan Ermenilerin muhtemel siyasi amaçlar için isyanlarını önlemek amacıyla Türkmenlerin yerleşik hayata geçmesi köy ve şehir kurmalarına önem verdi. Örneğin Sis şehrinde yaşayan Ermenilerin manastırda yaşayan Kilise bünyesinde yönetilmeleri, İstanbul ve Kafkasya/ Erivan/ Eçmiyadzin’den bir din adamı delegenin manastır yönetimine geçmesi istenmiyordu. Şayet Eçmiyadzin’den Ermeni din adamı Sis kilisesine gelirse bu olayın arkasında Rus tesirinin olacağı düşünülüyordu.  Sis manastırında görev yapan en büyük Ermeni din adamına “Katogigos” deniliyordu. 1865 Reformu esnasında yapılan araştırmalarda Sis Ermeni Manastırının yakınlardaki Tılan mezrasında Adana Ulucami vakfına ait 5.000 dönümlük araziyi ele geçirdiği öğrenildi.  Ama müdahale yapılmadı.
     1860’lı yılların başlarında Ermeniler için ideolojik ütopyayı şekillendiren  Mikayil Nalbandian  adındaki filozofun düşüncesine göre “Küçük Ermenistan” veya “Kilikya Ermenistanı” olarak görülen Çukurova’da ilerde bir Ermeni devletinin kurulması için Ermeni sermayedarlarının toprak satın alması, çiftlikler kurulması, diğer Anadolu şehirlerinden Ermeni göçmenlerin Çukurova’ya gelerek yerleşmeleri, Ermeni nüfus artışının sağlanması düşünceleri canlandırıldı.  Bu düşünce doğrultusunda Nalbandian ailesinden Mikayil Efendi 1860’lı yıllarda Adana’ya geldi. Kozan yakınlarındaki Ufacıkören’de çiftlik arazisi satın aldı. Sonradan Matyos Nalbantyan arazinin sınırlarını genişletti. Miktarını 10 bin dönüme kadar çıkardı. Ama çevresi ile birlikte 25 bin dönüm arazi onların kontrolüne geçmişti.
Aynı dönemde 19. yy ortalarından itibaren Adana şehir merkezinde Bezdikyan Ermeni ailesi, Sonradan  Adana’ya yerleşen Kalost Gülbenkyan başta olmak üzere Ermeni banker/ sarraflar arazi satın alımını hızlandırdılar.  Ermeni arazi satın alımlarının doğuracağı tehlikenin farkına varan dönemin padişahı Abdülhamit, 1880’li yıllardan itibaren Anavarza kalesi kuzey sınırı olmak üzere, Sis kalesi- İmamoğlu ile Misis’ten aşağıda Yüreğir ovası Karataş ve Yumurtalık sahillerine kadar uzanan geniş arazide 1 milyon 100 bin dönümu bulan “Mercimek- Anavarza Devlet Çiftliği” kuruldu. Çiftliğin mülkiyet tapusu ordu kumandanlığı adına ( babı seraskeriye) çıkarıldı. Padişahın bu politikası aslında Ermenilerin yabancılar ile işbirliği yaparak hızlı bir şekilde Çukurova’da toprak  satın alıp siyasi amaç peşinde koşmalarının önüne sed çekmek idi.
    Çukurova’da gelişen Ermeni silahlı örgüt hareketlerinin merkezi Haçin (Saimbeyli) kasabası oldu. Haçinli Hamparsum Boyacıyan, İstanbul’da tıp eğitimi almış, İsviçrenin Cenevre kentinde de Ermeni Hınçak Partisi’nin Anadolu sorumlusu görevine getirilmişti. Boyacıyan  “Murad” kod adıyla 1894 yılında Sason isyanını/ savaşını yönetti. 1895 yılı Ekim ve kasım aylarında Zeytun Ermenileri’nin isyan ve savaş çıkarması planlarını yine Murad yapmıştı.
     Batının emperyalist hareketlerinin Kilikya’ya / Çukurova’ya yansımasının öncülüğünü Orientalistler yaptı.  1852- 53 yıllarında Fransa’dan Adana’ya gelen Victor Langlois’in hazırlamış olduğu ayrıntılı raporun türkçesi “Kilikya’ya Seyahat” başlığını taşıyordu(1). Çukurova’nın zengin topraklarına dikkat çekiliyor,Osmanlı yönetiminin zayıfladığı ve bölgede Fransız çıkarlarına hizmet edecek Ermenilerin bulunduğu belirtiliyor, Fransa’nın yakın bir zamanda Kilikya’yı kontrol etmesi görüşleri canlandırılıyordu.
     1880’li yıllarda Anadolu geneli ve Adana hakkında araştırmalar yapan Fransız asıllı düyunu umumiye görevlisi Vital Cuinet’in kitabında Adana vilayetinde
     1- Türkler de dahil Kürt, Arap ve diğer etnik toplulukların toplam sayısı: 158.000
      2-Dini belirsiz olarak tanımlanan  Fellah, Arap, Tahtacı, Nusayriler        :   72.000
     3-Hristiyanların toplam sayısı……………………………………………:173.389
olarak gösterilmişti. Cuinet, Hristiyanlar içinde de Ermenilerin toplam sayısını  97.400 olarak vermişti. O’na göre Adana vilayetinde Türk asıllı olanların sayısı ise 93.200 kişi idi(2)
Cuinet’in Adana vilayeti etnik dağılımı hakkında verdiği rakamlar Sis Ermeni manastırından alınma abartılı sonuçlar içeriyordu. 1912 yılında Osmanlı ülkesi etnik dağılımı hakkında istatistiki rakamlar veren Marcel Leart takma adıyla kitap yazan Ermeni milletvekili Kirkor Zohrap, Kilikya/ Adana’da toplam hristiyan sayısını 215.000, Müslümanları da 185.000 olarak gösterdi(3). Fransız ordusu 1918 yılı Aralık ayı sonlarında Kilikya’yı/ Adana’yı işgale gelirken vilayetin çarpıtılmış  etnik nüfus dağılımlarını gösteren Marcel Leart verilerini kabul ediyor ve ona göre “Kilikyayı kontrol” politikasını uyguluyordu.
    Osmanlı yönetimi Adana vilayetinin nüfusu hakkında 1870’lerden itibaren dönem dönem valilikler aracılığı ile Türk ve hristiyan memurların da görev aldığı komisyonlara şehir,köy, mezralarda sayımlar yaptırdı.  Adana Valisi Ziya Paşa zamanında (valiliği 1878-80 yıllarıdır)  Adana vilayetinde Müslüman/ Türk nüfusu 138.554, Hristiyanlar ise 19.049 olarak tespit edildi. Yine Adana Valisi Bahri Paşa’nın 1899 yılında sonuçlandırdığı nüfus sayım sonuçlarına göre Müslüman Türklerin sayısı 388.927,Rum-6971,Ermeni Gregoryen-6971, Ermeni Katolik-2895, Ermeni Protestan-3031 idi. Osmanlı devletinin 1906/7 yılında sonuçlandırdığı Adana vilayet nüfus sayım sonuçlarına göre de Türk sayısı 435.795,  Ermenilerin sayısı -47.047 idi(4).     Çukurova’da hakim olan Türk yönetimleri inançları devlet anlayışları kültürleri gereği farklı inanç ve soyları barış ortamında bir arada yaşatmanın çabası içinde oldular. Ama 19. yy ortalarında canlanan ve Osmanlı’nın çöküşü ve Fransız işgali ile birlikte kanlı bir hesaplaşmaya dönüşen olaylar  sonrası tarihi beraberlik ortadan kalktı. Kilikya Ermenileri Adana’yı terk ederek büyük çoğunluğu Beyrut’a yerleşti. 1950’li yıllardan itibaren de Türkiye’ye karşı “soykırım propoganda” çalışmalarının öncülüğünü yaptılar. Sis’te yüzyıllardır faaliyette bulunan  ama savaş sonrası Beyrut’a yerleşen Kilikya Ermeni kilisesi de ASALA örgütünün kurulması dahil Türk karşıtı hareketlerin ön safında oldu.  Halbuki yaşanan bir tarihi kin ve intikam duygularını körükleyerek düşmanlık üzerine inşa etmekten ziyade insanlar “biz nerede hatalar yaptık” sorusunu kendi vicdanlarına sormaları halinde insanlar arası barış ve dostluk ilişkileri uzun ömürlü olurdu.
 
Dipnotlar
1. Victor Langlois, La Tresor des Chartes D’ Armenie ou  Cartulaire, Venice-1863
2. Vital Cuinet, La Turquie D’ Asie, Tome-II, 1891-Paris
3. Mercel Leart,Le Question Armenienne a la lumiere  des documents, Paris 1913
4. Cezmi Yurtsever, Çukurova Tarihi, Adana- 2003, s. 126-127

Hiç yorum yok: