4 Haziran 2011 Cumartesi

BU KADAR KİN VE İNTİKAM

    -Türkiye’ye karşı Ermeni terör ve propoganda çalışmalarında Kilikya/ Adana Ermenileri aktif çalışmalar yaptı.
    -ASALA örgütünün kurulmasına öncülük eden Mıgırdıç Yanıkyan 1919 yılında Adana Valiliğinde şifre memuru Kemal’i öldürmüştü.

     Yüzyıllar süren tarihi beraberlik sonrasında Osmanlı Devleti’nin yıkılışı ile birlikte ana yurtlarından ayrılan Ermeniler, özellikle Lübnan,Fransa ve ABD olmak üzere dünyanın her yanına dağıldılar. Yurdunu kaybetmiş insanların duygularını anlamak gerekirse eğer ağıtlara , hikayelere ve gözyaşlarına bakmak gerekir.
     Özellikle Kilikya olarak isimlendirilen Adana bölgesinden 1921 yılı sonlarında ayrılanlar için Beyrut toplanma merkezi oldu. 1950’li yıllardan sonra ise Kilikya Kilisesi, Beyrut’un Antelias semtinde yeni baştan teşkilatlandı. 1965 yılında Beyrut yakınlarında bir tepe üzerine ayağa kalkan bir kadın şekli “soykırım anıtı” olarak dikildi. Aynı anda Ermenistan’ın başkenti Erivanda, Fransa’nın Marsilya kentinde de anıtlar dikildi. Erivan’daki anıt 12 parçadan(ayaktan) meydana gelen bir volkan şeklinde idi. Marsilya’daki anıt ise ellerini açarak “isyan ve kin” duygularını yansıtan genç bir insanın görüntüsü şeklinde idi.
1973 yılında Mıgırdıç Yanıkyan adındaki yaşlı bir Ermeni’nin ABD’nin Los Angelos eyaletindeki Baltimore telinde iki Türk diplomatını öldürmesi ile Ermeni terör ve silahlı propoganda dönemi başladı. Bu olayı ASALA’nın kurulması Türk diplomatlarına karşı gerçekleştirilen suikastler izledi.  Yanıkyan ile yapılan araştırmalarda adı geçen Ermeni’nin 1919 yılı sonlarında Fransa’nın Adana’yı işgalinde “Kamavor” (silahlı komitacı) olarak çalıştığı, Adana Valiliğinde Kemal Elyafi adındaki bir Osmanlı şifre memurunu öldürdüğü ve bu konuda ceza almadığı bilgilerine ulaşıldı.
Asala eylemlerinin merkezi Beyrut şehri idi. Kilikya (Adana) Ermeni Katogigosluğu yönlendiricilik görevini yapıyordu.  Sovyetlerin dağılmasından sonra Kafkaslar’da Ermenistan Devleti kendi bağımsızlığını ilan etti.  Beyrut’taki Kilikya (Adana) Ermeni kilisesi Baş patriği Karekin Sarkisyan, Erivan’a giderek Eçmiyadzin Ermeni kilisesinin başına geçti. Dünya Ermenilerinin dini başkanlığı “Kilikya misyonunu” yürüten bir din adamının kontrolüne geçmiş idi.
    90’lı yıllar Ermeni diasporasının Batılı ülkelerde sözde “Ermeni Soykırımı” görüşlerini parlamentoların gündemine getirmesi ve kararlar çıkarılması ile devam etti. 2001 yılı Ocak ayında Fransa Parlamentosu “Ermeni Soykırımını” kabul eden yasayı onayladı. Türkiye’nin Avrupa Birliğine girmesinin önündeki en önemli engeller arasına sözde Ermeni soykırımını kabullenmesi  görüşü de girdi. Fransa’daki Ermeni Soykırımı görüşlerinin kabul edilmesinde Ermenistan’ın Paris Büyükelçisi Edward Nalbindian’ın önemli rolü olmuştu.
Ve arkasından Ermeni diasporası adına Ermeni taşınmaz mallarının tazminat bedelleri üzerine rapor hazırlayan Prof. Dikran Kuyumcuyan özellikle Sis (Kozan) Ermeni kilisesinin mal varlığı ve bedellerinin listesini çıkardı. ABD’deki hayat sigortası şirketlerinde Soykırımı uğrayanların mirasçılarına tazminat ödenmesi davası açıldı.  2003 yılı içinde 20 milyon dolarlık bir ödeme bile yapıldı Ermeni soykırım (!) mağdurlarına.
    Ermeni propogandası’nın hız kazanması ise ABD ve Kanada’da etkin olan ZORYAN Enstitüsü’nün kurulması ile gerçekleşti. Basın ve bilim çevrelerinde Ermeni Soykırımı görüşlerinin kabulü yönünde çalışmalar hızlandırıldı. Türkleri ağır şekilde karalayan ARARAT filmi bahsi geçen Zoryan Enstitüsü’nün bir projesi idi. İlginç olan Zoryan Enstitüsü, TC kimliği taşıyan akademisyenlere  , kariyer elde etme, basında tanıtım, finans desteği vermeye başladı. Romancı Orhan Pamuk’un Nobel Edebiyat ödülü almasında Zoryan  Enstitüsü’nün önemli katkısı vardı. Ayrıca 2002 yılında Adana Sarıçam nüfusuna kayıtlı bin aileden gelen Elif Şafak, Zoryan arşivlerinde Ermeni belgelerinden yararlanarak roman yazma çalışmalarını sürdürdü. Ve Elif Şafak, Fatma Müge Göçek, Taner Akçam’ın danışmanlığında İstanbul’da “Ermeni Konferansı” düzenlendi. Elif Şafak, Adana’nın Sarıçam nüfus idaresine kayıtlı ve ailesinin soy ismi Sağlık olan bir TC yurttaşı idi. Ermenilerin Zoryan Enstitüsü’nün arşiv belgelerinden yararlanarak roman yazdı. Ve kısa sürede ABD ve Avrupa’da ödüllendirildi.
    ANCA kod adıyla bilinen Ermeni Diaspora kuruluşu yüz milyon dolarları ortaya koyarak Ermeni Soykırımı görüşlerini ABD Kongresi, Birleşmiş Milletler nezdinde kabul ettirme çalışmalarını hızlandırdı.  ANCA adındaki Ermeni diaspora propoganda merkezi Murad Topalyan adında- muhtemelen Sis’tan ayrılarak giden bir Ermeni asıllı ailenin soyundan gelen ve ASALA adına bombalama eyleminde bulunan kişidir- Türkiye’ye karşı propoganda çalışmalarını yürütüyor. Adı geçen Murad Topalyan ile Kozan / Araslanlı köyünde yaşayan Topaloğulları ailesinin ilgisi yoktur. Fransa Parlamentosunda “Ermeni soykırımı” yasa tasarının geçmesinde perde arkası kulis çalışmalarını ise Ermenistan’ın Paris Büyükelçisi Edward Nalbandian gerçekleştiriyordu. Türkiye’nin aleyhine sürdürülen çalışmalar tesadüfi olamazdı. Osmanlı’nın çöküş döneminde ortaya çıkan ve 1915-22 yılları arasında devam eden kanlı çatışmalarda yaşanan acılar propoganda ortamında tarihi çarpıtmalarla yeniden gündeme getiriliyordu.  Tarihi belgelerin ortaya koyduğu gerçekler ne olursa olsun Türkiye dünyanın en çarpık propoganda kampanyaları ile karalanıyor, saldırıya uğruyor . Bütün bu gelişmelere bakarak “Bu kadar kin ve intikam” ile nereye varılır diye soruyor insan kendi kendine… Oysa tarihte yaşandığına inandığımız bir Türk-Ermeni dostluk ilişkileri vardı: Ortak kültür ve insani duyguların paylaşıldığı… Beyrut’un merkezinde her 24 Nisan günü geldiğinde Türklere olan kızgınlığın gereği bayrak yakma eylemleri yapma insanlara ne kazandırır. Sadece kin ve intikam duygularını sürekli kılmaktan başka.
     Ekim 2006 tarihi içinde Fransa Parlamentosu “Ermeni Soykırımını inkar edenlere ceza verilmesini” kabul eden yasa tasarısını kabul etti. Ve aynı saatlerde Orhan Pamuk’a Nobel edebiyat ödülü verildi.  Orhan Pamuk, 2005 yılı içinde bir İsviçre dergisine yaptığı açıklama ile “1 milyon Ermeni ve30 bin Kürt öldürülmüştür. Bunu sadece ben söylerim” dedi. Bir romancının tarihi bir konuda hüküm vermesi için inandırıcı olması, belgeleri ortaya koyması gerekirdi. Ama Orhan Pamuk inandırıcı olmaktan çok uzaktı. Destek aldığı Ermeni diasporasının sözcüsü olarak yapmıştı açıklamasını.     Yaşanmış tarihe dosdoğru bakabilmek, olaylardan ders almak ve “Nerede hata yapıldı?” sorusuna cevap aramak her insanın birinci görevidir, bugünden yarına…

Hiç yorum yok: