-Adana Valiliği ile işbirliği yaparak 1990 yılında bir zamanların “Haçin” olarak bilinen SAİMBEYLİ ilçesinde yaşanan olayları araştırma, belgelendirme ve tanıklarla görüşme çalışmalarını çalışmasını yaptım.
-Saimbeyli’de savaş günlerini yaşayan Mehmet Baykal ile buluşarak tarihi yerleri gezdik.
-Osmanlı’nı son zamanlarında Haçin şehrinde 20 bini üzerinde insanın yaşadığı bilgisine ulaştım.
-Ve Haçin’de Fransız işgal günlerinde yaşanmış kanlı olayların yansımalara her yerde görülüyordu.
Ekim 1989... Adana'ya, Erzurum'dan Vali olarak yeni tayin edilen Recep Birsin özen, vilâyetin "tarih ve kültürünü" aydınlatmak için sürekli komisyon toplantıları yapıyor... Böylesi toplantılardan birinin konusu da "Çukurova'daki Ermeni katliâmlarının belgelendirilmesi"...
Vali'nin isteği üzerine "Türk Tarih ve Kültürünü Belgelendirme" adı altında hazırlanan formlar, resmî kanallardan bütün ilçelere gönderildi. O sırada Adana'nın 17 ilçesi vardı. Kasım sonlarına doğru ilçelerden gelen "cevabî dosyalar" içinde en kabarık olanı Saimbeyli ilçesine ait idi.
Saimbeyli dosyasının baş kısmında Mehmet Baykal isimli bir vatandaşın, daktilo edilmiş 12 sahifelik "savaş hatıralarını" içine alan bölümü dikkati çekiyor idi.(1)
Saimbeyli'nin Cumhuriyet'ten önceki ismi HAÇİN idi. Haçin'de de Kurtuluş Savaşı esnasında (1920 yılında) kanlı olayların yaşandığı ilçeden gelen "tarihi belgelendirme" dosyasından anlaşılıyordu.
Saimbeyli'den gelen kabarık dosyada açıklanan görüşlerin doğruluğunu tesbit etmek üzere "Araştırma ekibimiz" 31 Ocak 1990 tarihinde Adana'dan yola çıktı.(2)
Elde bulunan Saimbeyli dosyasından Mehmet Baykal'ın savaş günlerinde Müslümanlar'ın karşılaştıkları işkence ve zulümleri açıklayan "esir vaziyette tuttukları Türkler'i önce çeşitli işkencelerle öldürmeye başlamışlar. Bando çalarak vücudu budamak, çarmıha gererek diri diri yüzmek, kızdırılmış demirlerle dağlamak, tellerle boğmak, demir tırmıkla bütün vücudun etlerini taramak, körpe çocukları büyük kazanlarda kaynatarak kuzu eti diye annelerine yedirmek, bazı erkekleri iyice dövüp işkence yaptıktan sonra KALEKİLİSESİ'nin yüksek burcundan sallayarak aşağı atıp pestil gibi ezmek suretiyle yapılan ölümler şeklinde verilen bilgiler, ilk anda insanın tüylerini ürperten dehşet dolu anların ifadeleri idi.
Acaba Mehmet Baykal'ın verdiği bilgiler doğru olabilir miydi? Kafamızda bir sürü soru işareti olduğu halde kış ortasında Saimbeyli yolunu tuttuk.
b - Şehitler anıtı önünde...
Adana'dan Saimbeyli'ye gitmek saatler aldı. Kozan'dan kuzeye doğru Toros dağları'na tırmanan arabamız, kıvrımlı, keskin virajlı derin vadiler ve uçurumların bol olduğu yerlerden geçerek Saimbeyli'ye ulaştı. Saimbeyli, dağlar arasında sıkışıp kalmış, Adana - Kayseri yolunun Toros dağlarında rahatlıkla kontrol altına alınabileceği bir yerde bulunuyordu.
Saimbeyli'de tarih araştırmalarını sürdürdüğümüz kış ortasında tabiat manzaraları insanı büyülüyordu. Mis gibi kokan çam ormanları, şırıl şırıl akan dereler, tertemiz havası ile insanın tabiat sevgisini artırıyordu.
30 Ocak (1990) günü öğleden sonra araştırma ekibimiz Saimbeyli'ye ulaştı. Bizleri kasabanın Kaymakamı, Belediye Başkanı, Mücahit Gaziler Cemiyeti'nden ve olayların görgü tanığı Mehmet Baykal, Kaytancılar'dan yaşlı şahıslar karşıladılar. Aynı gün güneş batmadan -Haçin (Saimbeyli) soykırımının yaşandığı- tarihi yerlerin tespiti, belgesel film ve fotoğraf çekme çalışmalarımızı sürdürdük.
Öncelikle Feke karayolundan Saimbeyli'ye girişte sol taraftaki tepelik yerde bulunan Şehitlik'te çalışmalarımız oldu. Şehitlik, küçük bir tepe üzerindeki düz yerde, beş basamaklı, sade görünümlü bir abidenin bulunduğu alanda idi.
Şehitlik abidesi önünde olayların görgü tanığı Mehmet Baykal'a sorduk: "-Bize hayatınız hakkında kısaca bilgi verir misiniz?". Mehmet Baykal'ın cevabı: "-1318 (miladi - 1902) yılında Saimbeyli'de doğdum. Babam, Mollaibrahimzâdeler'den Süleyman'dır. Altı sınıflı Rüştiye'yi (Ortaokul) bitirdikten sonra -babamı kaybetmem üzerine- 1923 - 1928 yılları arasında da öğretmenlik yaptım. Haçin (Saimbeyli) savaşlarına katıldım. Harbin başından sonuna kadar fiili olarak her cephede düşmanla savaştım. Olayları, faciaları gözlerimle gördüm".
Mehmet Baykal, 1990 yılı itibariyle 88 yaşının içinde bulunuyordu. Kırlaşmış sakalları, hüzünlü bakışları ile "savaş alanlarını anlatmanın heyecanı ve telaşı içinde" idi.
Mehmet Baykal'a yine sorduk: "Bu abide ne zaman yaptırıldı. Burada kaç kişinin naaşı bulunmaktadır?"
-"Şehitlik abidesini Süleyman Baytok yaptırdı, 1950'li yıllarda. Kalekilise'nin oradaki Mağaralarda bulunan yedi Müslüman'ın cenazesi vardır.
-"Saimbeyli'de şehit düşenlerin hepsi bu kadar mı?... Diğerlerine ne oldu?"...
-Harpte çok Müslüman öldürüldü. Muharebeden sağ çıkan olmadı. Ermeniler ellerinde tuttukları bütün Müslümanları öldürdüler. Sayacak olursak 450-500'ü bulur.
Mehmet Baykal'dan, kendisinin de yaşadığı eski Haçin'i (Saimbeyli) anlatmasını istedik. Nüfusunu... Türkler'le Ermeniler'in ilişkilerini...
-"Bu ilçe (Haçin), Osmanlı zamanında Adana ilinin birinci sınıf ilçesi idi. İki nahiyesi ve sekseni aşan köye sahipti. Şehir içinde biri İslâm (Türk), yedisi Ermeni olmak üzere sekiz mahallesi vardı. Nahiyeleri bugün Feke ilçesi sınırları içinde kalan Tapan, diğeri ise Tufanbeyli ismiyle bilinen Mağra idi.
Haçin çevresindeki köylerde nüfus yoğunluğu Türkler'de idi. Kasaba (şehir) içinde de İslâm mahallesinde 120 hane, memurlar da 30 hane kadardı. Türkler'in tam teşkilâtlı bir ilkokulu, bir camisi vardı. Harp esnasında Ermeniler ikisini de yaktılar.
Ermeni mahallelerinin isimleri ise;
1-Topçu...,
2-Kalender...,
3-Kırım...,
4-Tılısım...,
5-Mankır...,
6-Protestan...,
7-Katolik idi.
Ermeni mahalleleri kendi arasında bölümlere (küçük mahallelere) ayrılıyordu... Eğer bu bölümleri de birer mahalle kabul edersek 15 mahalleyi bulurdu.
Ermeniler'in altı kiliseleri, dört okulları ve bir de manastırları ile yapımını üç yılda tamamladıkları yedi katlı muazzam "Marhasahâne" binaları vardı. Şar köyünün tamamı, Rumlu'nun da yarısı Ermeni idi. Kasabanın Ermeni nüfusu kayıtlı ve kayıtsız tahminen 25.000'den aşağı değildi(4)
Mehmet Baykal'ın 1990 yılı Ocak ayında Saimbeyli'deki araştırmalarımız esnasında bize Osmanlılar'ın son zamanındaki Haçin kasabasının sosyal-ekonomik durumu hakkında verdiği bilgilerin doğru olduğu ortaya çıkıyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder